emzirmek her şartta güzel..

30 Aralık 2013 Pazartesi

Yüzümüzü güldür 2014:))

Eveeettt 2013 bitti ve yeni yıl bu gece saatler 00.00 ı gösterdiğinde merhaba diyecek hepimize:)
Belki 2013 ü sevdiniz ,belki de bitse diye beklediniz bilemem ama kaçınılmaz son geldi:)



Hani ilkokuldayken hatırlar mısınız,bir resim vardı,yaşlı,yorgun eski yıl giderken dinç,mutlu,güler yüzlü yeni yıl gelirdi:)) 2014 ü tüm umutlarımızla,beklentilerimizle ve yepyeni bir yıl heyecanı ile karşılarken umarım yeni yıl bizde tüm istediklerimiz fazlasıyla getirir,bol bereketli,bol neşeli ve bol süprizli bir yıl olsun inşallah:))




29 Aralık 2013 Pazar

Ferrarisini satan bilge değilim ki,bu yeni yaşta da aydınlanamadım:))



Yine  bitti işte...1gün,bazen 1asır gibi geldi bana  bazen 1dakika gibi ama  işte yine bitti 1yıl..

Vay be,ben yılların böyle hızlı geçtiğini 25 ten sonra anladım (şuursuzum napıyım:)) ne çabuk bitiyor,nasıl geçiyor,tükeniyor,pul oluyor  günler,derken aylar bi bakıyorsun yine bitmiş işte.

Daha yeni yılın  heyecanı bitmeden,yeni rakamları telaffuz etmeye alışmadan  tak! Yeni yaşım geliyor arkadaş ya!!
Ben daha yeni yıla  alışamamışım,her sorana eski yılın tarihiyle konuşurken,tazyikli  suyu suratıma tutmuşlar gibi ayıyorum 04 Ocak sabahı yeni yaşımla!!!

Dur bismillah,bir kendime geleyim yeni yıla alışayım derken "iyi ki doğdun"diyorlar bana! Tamam iyi ki doğmuşum da burada bıraksak mevzuyu, sonrası "kaç oldun sen şimdi?" "Yok canıımm yaşlanmıyorsun yaş alıyorsun" şeklinde teselliler vee  altın vuruş geliyor "aaayyy hiç göstermiyorsun,taş çatlasa 28!" (Yazar ,burada yaş alsada yaşlanmadığını ima etmeye çalışıyor:))

Bu yeni yıla girer girmez yaş aşma mevzusunu  pek sevmesemde yapacak bir şey yok malum:) yine de memnunum yaşımdan,yaş almaktan,büyümekten ya da nasıl adlandırılıyorsa artık.

34 oluyorum,hayatın şifresini çözemedim henüz,yalnız şu var ki,2008 den 2012 ye kadar yaşadığım  benim için dönüm noktası olarak adlandırılabilecek olaylardan mütevellit çok saha sakinim,çok daha yorgun ama bir o kadar  düşünerek hareket eden bir fani haline geldim:) daha az hoyrat oldum sevdiklerime,sabırlı olmak bu mu?  bilmem ama beklemeyi öğrendim,vakti gelince gösteriyorum pabucumun tabanını görmek için can atıp,canımı sıkanlara...

Üzülmek,sinirlenmek,gülmek,aşk meşk,ağlamak,dertlenmek,düşmek,koşmak,yorulmak hepsi bu filmde gell vatandaşşş gelll şeklinde hayatım:)
Hiç değişmedi "yaş almak"değiştirmedi bendeki aksiyon dolu filmi, ama eskisine nazaran daha az önemsiyorum kısa vadeli sıkıntıları,daha az insanı seviyorum,eskisi gibi inanmıyorum herkese ve daha acımasız olabiliyorum hakedene.

Artık sonda söylemem gerekeni başta söylemiyorum galiba ama  hala her işimi bir an önce halledip,çayımı alıp oturmak istiyorum:),yoruluyorum bu tez canlı halimden ama vazgeçemiyorum yada nasıl ağırkanlı olunacağını bilmiyorum.

Hala garibime giden insan türleri var, "yaş aldım"ama hala onlara gülmekten kendimi alamıyorum ve neyin kafasını yaşıyorlar anlayamıyorum.

Her sene doğumgününde listelere yapan biri olmadım hiç,bu sene daha az yiyeceğim,diyet yapacağım,spor yapacağım,daha çok sinemaya gidip daha az evde oturacağım vs... Gibi listelerim olmadı hiç bir zaman.. Ne bekarken ne sonrasında.. Organize olmayı sevdim ama çok erken öğrendim,ben planlar yaparken yukardakinin bana güldüğünü...


Hayat,bana fazlasıyla verdi istediklerimi, ve dahi,aklımdan bile geçmeyenlere sahibim şimdi.bazen yorgunluktan söylensemde,günde 5 vakit bilmem kaç rekat şükretmeyi unutmuyorum Yaradana..


Dileklerim var sadece,çocuklarım için,kendim için,umutlarım var..hiç biri plan değil,proje değil hiç biri bu seneye özel değil..

Ben ferrarisini satan bilge değilim,aydınlanmadım,ermedim,şifreleri çözemedim,çözen varsa bana haber etsin:))

Doğumgünüm kutlu olsun, yine bol bol kahkaha atayım diliyorum.

Sizinde şimdiden,bu yıl içindeki doğumgününüz kutlu olsun,bol kahkaha atın,hep mutlu haberlerle uyanın,yaş alın da yaşlanmayın inşallahhh:))


27 Aralık 2013 Cuma

Çocukları bulaşıcı hastalıklardan korumak mümkün mü??


Sorunun cevabını olumlu verebilmeyi o kadar isterdim ki ama maalesef,eğer çocuğunuza tecrit hayatı yaşatmıyorsanız ,çocuğunuzu bulaşıcı hastalıklardan korumak tümüyle mümkün değil ancak önlem almak mümkün.

Beta ve influenza virüslerininbelirtileri neredeyse aynı;boğaz ağrısı,yutkunmakta güçlük,yüksek ateş,bulantı,kusma,kızarıklık,boğaz kültürüne bakılmadan da anlaşılamıyor..antibiyotik almadan geçmesi mümkün değil gibi her iki virüs çeşidininde.

Şu sıralar, influenza ve benzer virüsler,üst solunum yolu enfeksiyonları,mide ve bağırsak enfeksiyonları  çocuklar arasında çok yaygın maalesef,peki tedbirleri nelerdir belki tamamen engellemek mümkün değil ama tedbir almakta önemli.

1)eğer çocuğunuz anaokuluna veya okula gidiyorsa maalesef yapacak bir şey yok gibi,çünkü bu tip bulaşıcı hastalıklar ortak kullanım alanlarından sık bulaşıyor,en azından çalışmayan anneyseniz eğer,çocuğunuzu o dönemde okula göndermeyerek diğer çocuklara bulaşmasını engelleyebilirsiniz.

Birde çocuğunuz,anaokulundan eve geldiğinde banyo yaptırmak,üstüne tamaen değiştirmek faydalı olacaktır.

2) çocuğunuzda,el yıkamayı alışkanlık haline getirin.siz ne kadar dikkat ederseniz edin,çocuk bu işte,her yere dokunuyor sonrada hop o el ağıza:/ o zaman mümkün olduğunca çok eller yıkanacak.çocukların buna pek itirazı olacağını zannetmem:) (geneli suyu sever).Sizde mutlaka çocuğunuza dokunöadan önce ellerinizi yıkayın.

3) Kapalı alanlara,Avm lere mümkün olduğunca çocuğunuzla gitmeyin.bu kış aylarında evde çocuğu oyalamak her ne kadar zor olsa da kar-zarar hesabı yapmak zorundayız.




4) Bol miktarda su tüketilmeli.

5) Çocuğunuzun tüketeceği sebzelerin,etin çok iyi piştiğinden emin olun.




6) Kullandığınız biberon,emzik,tabak,çatal gibi malzemelerin çok iyi sterilize edildiğinden emin olun.

7) Biz milletçe çok severiz,her gördüğümüzü öperiz,sarılırız,tokalaşırız ki bizde encresmi olanı bu! Dur bi arkadaş ya bu ara selamlaşalım olur mu:)

8) Başıma geldiği için söylüyorum,mecbur kalmadıkça hastaneye gitmeyin,imza;geçen sene hastaneden virüs anne:/

9) Hastane ortamından virüs aldık dediğim gibi,mecbursanız mümkünse arabada bekleyin randevu saatinizi.

10) Çocuğunuza kış aylarında,soğuk algınlığına karşı  ıhlamur gibi bitki çaylarını içirebilirsiniz,tabii eğer içiyorlarsa ve hatta içine bal katmanız da çok faydalı olacaktır.

11) Doktorunuza mutlaka,nelere yapabileceğinizi danışın.üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koyurucu vitaminler önebilir.


Her türlü önlemi alsakta,bu tip bulaşıcı hastalıklarda,yetişkinler taşıyıcı olurken,çocuklar ciddi şekilde etkilenebiliyor,o yüzden hiç anlamadığımız bir şeklide çocuklara bulaşabiliyor.tedbirleri aldıktan sonrasında yapılacak en mantıklı şey,ateş,kusma,yutkunmada zorluk hissedildiği anda doktronuza görünmek.

Kış ayları bir an önce bitsin ve virüs,grip her ne cinsse çocuklarımızı helak eden hastalıklar bir an önce ortadan kalksın dilerim:)

26 Aralık 2013 Perşembe

Naz'ın doğumgününü ben bile heyecanla bekliyorum her sene:))

Biz anneler için çocuklarımızın  doğumgünü yeni bir heyecandır.her sene nasıl yapsam,konsept ne olsa,nerede yapsam,kimleri çağırsam,ne ikram etsem gibi bir sürü soruyla dolar beynimiz,çocuğumuzun o 1 yaş daha büyüyeceği dönem.

Ben adaya gerçek anlamda ilk kez bu sene bir doğumgünü kutlaması hazırladım,ama bu konuda canım dostum sevgili Bilge Eren'in üstüne  kimseyi tanımıyorum diyebilirim,kızı güzel naz'ımızın her doğumgününde farklı,yaratıcı ve her detayı ile inanılmaz derecede uğraşılmaz doğumgünü kutlaması organize eder bilge;

Naz'ın 4 yaş doğumgününü,Swissotel sepetçiler kasr-ında kutladık(anne ve babasının evlendiği mekan:))

Konsept; Naz Harikalar Diyarında 

Tüm kız çocukları için hazırlanmış şahane tütüler,giriş kapısında sahiplerini bekliyordu,oyun ablaları ve abileri konsepte uygun kostümler içindeydiler ve çocuklara keyifli saatler geçirttiler.

5 ve 6 yaş doğumgünü Party kids te oldu ve yine her detayı ile ayrı uğraşılmış konseptli doğumgünleri idi.çocuklar keyifli vakit geçirirken biz anneler de lezzetli ikramları tadıyorduk(işim gücüm yemek:))

Fotoğraf; Özlem Turan
Catering; Swissotel- Party Kids
Pasta.    ; Le Sucre - Five O'clock
Naz'ın kıyafetleri ; Harvey Nichols 
Mekan   ; Swissotel - Party Kids


Ve işte bol bol fotoğraf:))



Doğumgünü denince akla;tamam şimdi buldum:))



Peki çocuğunuzun doğumgünü  hazırlıklarına başlarken nereden başlamalısınız?

Belki size yardımcı olur diye listelemek istiyorum;

1)mekan; mutlaka ve mutlaka çocukların eğlenebileceği oyun odası büyük ve ferah bir mekan olmalı
(Evde yapacaksanız bir odayı sadece oyuncuklarla doldurun,artık allah ne verdiyse:))
Eğer çocuğunuz yaz bebeğiyse çok şanslısınız çünkü yazın açık mekanlarda,bahçelerde yapılan doğumgünlerinde diğer çocuklarda keyiflerince eğleniyorlar.

2) konsept ; burada önemli olan çocuğunuzun hangi çizgi film kahramanını sevdiği yada hangi renkleri(adanın deli olduğu bir karakter olmadığından ben mor,lila ve pembe  yapmıştım herşeyi)



3)süsleme ; burada önemli olan konsept seçiminiz,ona göre süsleme yapmak çok kolay

4)oyun ablası ; olmazsa olmaz gönül ister ki hep bizimle olsunlar:))

5)ikramlar ; tavsiyem sabah saatlerinde organizasyon çünkü her çocuk kahvaltı yapıyor ama diğer öğünlerde her çocuk örn; makarna yada börek  yemeyebiliyor.öğle saatlerinde olursa,anneler için kek,börek,dolma,çocuklar için genel geçer,köfte,pilav.


6)cupcake-kurabiye-şeker büfesi: pastanıza ve konseptinize uygun cupcake ve kurabiyeler seçersiniz ki bu ara inanılmaz yaratıcı seçenekler var özellikle ig alemindeki başarılı butik pastacı arkadaşlarda:)


7)fotoğraf ; her doğumgününde olmasa da en az 1doğumgününde beğendiğiniz bir fotoğrafçı ile çalışın derim.biz bu sene liseden arkadaşım sevgili Tuğba Tünay ile çalıştık ve sonuç beklediğimden daha güzel fotoğraflar (www.tugbatunay.com)

8)pasta ; tavsiyem;şeker hamurunu abartıp bıçak kesmez,kılıç kalkan gerektiren yerlerden uzak durun evet görüntü tamam da sonrası eziyet oluyor.


9) kostüm ; doğumgünü çocuğu için rengarenk tütüler ,erkek çocuklar için ise papyon favorim:)

Bu sırada ada'nın tütüsünü çok sevdiğim  arkadaşım çokotütü ayşe hazırladı:)



10)davetli listesi ; lcv şart:) yalnız tabii çocuk doğumgünü yapıyorsanız,çağıracağınız arkadaşlarınızın da çocuklu olacağı ve işin içinde çocuk varsa programların dakika içinde şaştığı düşünülürse siz hep 5 kişi eksik hesaplayın:)

11) hediye; son olarak,davetlileriniz giderken,o güne ve çocuğunuzun doğumgününe özel ve hatıra niteliğinde bir hediye ile günü mutlu sonlandırabilirsiniz. Hem şık hem dekoratif bir sürü seçenek arasında seçim yapmak bazen zor.şık kolonya şişeleri,sabunlar,magnetler veya galvaniz mini kocalarda şekerlemeler,seçim sizin.
Maksat çocuğunuzun doğumgününden hatıra kalsın.

Bunca şeyi düşünmek bazen anne için zor olsa da,günlük koşturmaca içinde günün sonunda " iyi ki kutlamışız." diyeceksini eminim:)

O zaman "nice mutlu senelere :))""





25 Aralık 2013 Çarşamba

İlk Param'la çocuğunuz büyüdükçe parası da büyüyecek.

Çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamak isteyen anne-babalar için Yapı Kredi’nin yeni bir ürünü var: İlk Param

İlk Param, çocuğunuzun her adımında onunla beraber büyüyecek uzun dönemli bir birikim hesabı... İlk Param ile 0-18 yaş arası çocuklarınız adına şimdiden birikim yapmaya başlayabilirsiniz.

Çocuklarınızın gelecekteki ihtiyaçları için şimdiden birikim yapmaya başlamak isterseniz, İlk Param bunu oldukça kolay bir hale getiriyor. İlk Param’a Yapı Kredi kredi kartlarınızdan otomatik ödeme talimatı vererek, çocuğunuzun geleceğini garanti altına alan paranın kendi kendine birikmesini sağlayabilirsiniz.

İlk Param’ın Özellikleri

- İlk Param ile şimdiden çocuklarınız adına düzenli birikim yapabilirsiniz.
- Ortak hesap açarak sevdiklerinize İlk Param hediye edebilirsiniz.
- Belirleyeceğiniz tarih ve sıklıkta, belirleyeceğiniz miktarda düzenli birikim talimatı verebilirsiniz.
- Vadesiz hesaptan düzenli alım talimatı verilebildiği gibi, Yapı Kredi kredi kartlarından da düzenli birikim talimatı verebilirsiniz.
- Ara Ödeme fonksiyonu ile toplu olarak tek seferde ödeme de yapabilirsiniz.

Sevdiklerinize İlk Param hediye edin.

İlk Param’ı yalnızca kendi çocuklarınız için değil, yakınlarınızın çocukları için de açtırabilirsiniz. Böylece hem onlara unutulmaz bir hediye vermiş hem de yeni doğan bebeğin geleceği için birikim yapmaya teşvik etmiş olursunuz.

Neden İlk Param?

Uzun vadeli birikim imkanı sağlayan ilk Param %100 YFAK2 fonu içermektedir. YFAK2 fonu, esnek portföy yapısıyla gerek bono, gerek hisse senetleri piyasasındaki getiri fırsatlarını değerlendirir. Fonun amacı uzun vadeli yatırımların enflasyon karşısında değer kaybetmesine engel olarak enflasyon üzerinde getiri sağlamaktır. Fon yönetiminde yatırım yapılacak sermaye piyasası araçlarının seçiminde nakde dönüşümü kolay ve riski az olanlar tercih edilir. Uzun vadeli yatırım perspektifine sahip yatırımcılara uzun vadede orta risk seviyesi ile yüksek getiri elde etme imkanı sağlar.

Detaylı bilgi için tıklayınız.

Bir boomads advertorial içeriğidir.yapi-kredi-ilk-param

21 Aralık 2013 Cumartesi

Zor olan,her 2 durumda da yaşamayı başarmak...

Karanlık bir odaya girersen,kör olursun 1saniye içinde,bir yutkunmalık,bir nefeslik çaresizliğini yaşarsın görememenin,daha bir dakika geçmemişken,sadece nefes alıp verdiğin,elini kolunu nereye koyacağını şaşırdığın o zifiri karanlıkta,birden gözlerin az da olsa seçmeye başlar nesneleri,o an derin bir "oh" çekersin içinden,aradığın şey her neyse,biraz ona buna çarpa çarpa,sağa sola,belki vura kıra da olsa ulaşırsın.

Bitmiştir işte,karanlıkta olsa,çaresilizliği de   yaşasan,zararda versen bir kaç eşyaya,incitsende elini koluna sağa sola  vura vura,aradığını  buldun ya,bitti bütün karmaşa,çık hadi aydınlığa.....

Yaz günü,öğle vakti,tam da güneşin en tepedeki hali,birden atarsan kendini dışarı,gözlerin kamaşır,güneş göz bebeğinden girer de beyninde flaşlar çaktırır,yine bir anda perde iner gözüne,ya takarsın gözlüğünü yada siper edersin elini kendine ama işte herşey düşmeden yürümek için değil mi hemşire:))

Hayatta böyle birşey işte,2 şeyle sınanorsın şu fani dünyada,

Birincisi,sağlığın yerindeyken,kesen doluyken,işin gücün tıkırındayken,keyfin gıcırken ne yaptın bir sor kendine?üzdün mü birilerini yoksa sevindirdin mi fakiri,yetimi? Bağırıp çağırdın mı sağa sola,yoksa tebessüm mü etsin gelen geçene tanıdık olmasa da?

İkincisi,gidince sağlık elden,para cepten,dost meclisten ne yapacaksın şimdi bakalım,beddua almadın korkma,sınanıyorsun sadece yoklukla.

İstan ettin mi halinden?evdeki huzurun yerindeyken? Gıybet ettin mi dostun hakkında o senin kötü gününde yanındayken?

Özetle demek istediğim şu ki;insanoğlu bir "var" la bir de "yok" la sınanır,önemli olan bunu bilip ona göre davranmaktır.

Benden size tavsiye;

Kul hakkına asla dokunma.
"Düştüm,el ver"diyene birde sen vurma.
Ayağına taş değdi mi önce kalbini yokla.
Sakın "ben en tepedeyim"diye övünme.
O tepeden çok düşen oldu,güldürme kendine.

Son sözüm,"acıma,düşersin acınacak hale"diyenlere,

Allah,hiç kimseyi  acınacak haldekine sırt dönecek,el uzatmayacak kadar kalbi nasırlılardan etmesin diyor,huzurlarınızdan çekiliyorum efenim:))

20 Aralık 2013 Cuma

Bu gıdalar, bebelere yasak arkadaş:))



Bebelere 6 aydan sonra neler yedirdiğimi bir sonraki postta yazıcam ama tersten başlayasım geldi sayın annem;

Neler  yedirmediğimi anlatarak başlamak istiyorum bu sefer;

1) 6. Aydan sonra yumurtanın  sarısını yediler benim bebeler ama YUMURTA BEYAZI  1 yaşından sonra tattılar.

2) 1 yaşına kadar BAL yemediler,ayrıca  yine 1 yaşına kadar TUZ ve İNEK SÜTÜ vermemizi istemişti doktorumuz.

3) KIRMIZI MEYVELER-çilek,nar 1 yaşına  kadar yemediler.

4)BAKLA asla vermedim, 5 yaşına kadar da yasak çünkü "favizm"e yani "bakla zehirlenmesi"ne sebep olabiliyor,baklanın içindeki divicine adındaki güçlü bir antioksidan.Hatta süt veren annelere de yememelerini tavsiye ederim.

5)ASİTLİ İÇECEKLER-kola,gazoz (gözetimimde yaşadıkları sürece yasak)

6)KAFEİNLİ İÇECEKLER.

7)BOYALI ŞEKERLER.


8)ÇİKOLATA- ada 2 yaşına  kadar tadını bilmedi,şimdi arada yiyor(20 aylık),aras şimdiden tattı maalesef çünkü ablasının elinde görüpde vermemek imkansız:/ kinder süt dilimi,bitter çikolara veriyorum arada.

9) MISIR.

10) PATLICAN-içeriğindeki nikotin yüzünden yasak.

11)HAMUR İŞİ-valla buna engel olmazdım malum ben çok seviyorum ama baştan vermediğim için herhalde  hiç alışmadılar sevmiyorlar.

12)FAST FOOD.

13)KABUKLU DENİZ MAHSÜLLERİ -bağırsak enfeksiyonlarına sebep.


14)HAZIR ÇORBA.

15)DONDURULMUŞ GIDA,KONSERVE - evde yaptığınız yemeği  bile dondurup vermeyin bence çünkü dondurulma esnasında zararlı organizmalar üreyip mide,bağırsak enfeksiyonlarına sebep olması çok çok olası.

16)SOSİS,SALAM gibi şarküteri ürünleri.


17) MANTAR.

18)KURUYEMİŞ.

19)SAKATAT.

Benim hatırladıklarım bu kadar ama sizim eklemek istedikleriniz varsa lütfen ekleyin:)) bilmemek değil öğrenmemek ayıp değil mi:))

Kar demedik,kış demedik,çocuk fuarını ziyaret ettik:))



Lütfi kırdar kongre merkezi'nde gerçekleşen İBS Çocuk Fuarına geçen sene ada ve koca kişisiyle gitmiştik,geçen seen fuar alanı 2 kattan oluşuyordu ve adanın bebek arabasıyla oldukça zorlanmıştık,tabii cumartesi gitmiş olmamız ve kalabalıkta büyük etkendi ama geçen sene gözlemlediğim kadarıyla tüm anneler aynı durumdan şikayetçiydi.yani bebek arablarıyla o merdivenleri inip çıkmak cidden eziyet olmuştu.Yine de keyif aldığımız bir gündü:)








Bu sene sevgili arkadaşım Duygu (defnevederin.blogspot.com) ile fuarın ilk günü yani cuma günü erkenden gidelim dedik,adayı da aldık ve düştül yollara,kar demedik,kış demedik fuarı ziyaret ettik.


Bu sene fuar tek kat üzerine farklı bir giriş kapısından kurulmuştu ve bence bu çok isabetli bir karar olmuş. Cuma sabahının sakinliği ile tüm fuar alanını keyifle gezdik.


Bu sene pepee yerine  Şirinler'i görmek ada'da hafif yollu bir hayal kırıklığı yaratmadı değil hani:)


Doğumistan standında,hamileler için düşünülmüş turşunun tadına baktık:)



Avent standında anneler olarak toplandık.





Evimatölye nin şirin doğumgünü şapkalarını ada üzerinde denedik:)




Anneysen standında tacımızı takıp kendimizi yılın annesi ilan ettik:))




Hürriyet aile standında playdate turkey'nin kurucusu sevgili kokoshanne'yi ziyaret ettik.






Fuar alanında atom karınca gibi dolaşan Fikirdenk ekibini gördük (zira kendileri fuarın en aktif ikilisiydi:))

Mutlu kırallık,miniaktivite gibi oyun evleri de bu yıl fuarda tanıtımdaydılar ve çocuklar standlardaki keyifli aktivitelerden çok memnunlardı.
Bir de koruyucu Aile vakfı'nın standı vardı ki,kendileriyle ayrıca sohbet edip,hikayeleri dinleyip,burada yazabilmeyi çok isterim.

Velhasıl-ı kelam tüm dostları görüp,kurumsal ve firişimci tüm standları gezip keyifle ve vakitlice evimize döndük:)

18 Aralık 2013 Çarşamba

Süt davası:))



Ada da yetecek kadar sütüm vardı,ama lohusayken "sütün mü yetmiyor"diyenlere haa gıcık olacak kadar hafızam iyi maşallah.bu konu çok hassas,sütü olana maşallah ama sütü olmayana da lütfen olumlu telkinlerde bulunun,tamam anne sütü bebek için çok önemli de,lohusa kafası zaten darma duman birde bu süt  davası yüzünden tazecik anneyi,her kim bunlatırsa valla verin adını bana 2çift lafım var ona.

Bebeğe anne sütü kadar sağlıklı ve mutlu anne lazım! Lütfen unutmayalım ve unutturmayalım!

Dedim ya ada'da sütüm yeteri kadardı ama yetmiyor mu,doymuyor mu sorularını o lohusa beynime sokan maşallah çoktu:/

İnternetten araştırmadığım kaynak kalmadı (yaş maya yedim,kasa kasa alkolsüz bira içtim,daha fazla anlatıp midenizi bulandırmayayım)

Sonra anladım ki adaya,sütten ziyade ben lazımım yani mutlu,gülen sado:))

Aras'ta ise ne hikmetse maşallah 7 bebeği doyuracak sütüm vardı(2.çocuklarda böyle oluyormuş sanırım)zaten olmasa ben yanmışım,adam kolik çıktı biliyorsunuz.


Bildiğim süt arttıran şeyleri sizinle paylaşmak istedim,belki sizde beinm ilk anneliğimde olduğum gibi sayfa sayfa yazı okuyorsunuzdur kim bilir;

1)su(üstüne tanımam zaten emzirirken boğazım yanardı susuzluktan)
2)hurma(taze hurmayla inanılmaz süt artıyor özellikle)
3)boza
4)rezene,ısırganotu çayı (bende çok fayda etmemişti ama gaza iyi geliyormuş)
5)kuru dut (bayılırım zaten)
6)ayva kompostosu(şekersiz pişirmeniz gerek)
7)kimyon(cidden arttırıyor ve gaza iyi geliyor)
8)çikolata,çikolata,çikolata(zaten hiç sevmem de süt için yani:)) yağlanırdığı da söyleniyor sütü)
9)emzirdikten sonra sağmak (düzenli olursa cidden çok işe yarıyor.)
10) uyku (yani bunu okuyup "nerde?"diye güldüğümü hatırlıyorum da işte olabildiğince dinlenin diyeyim)
11)rezene çayı
12)kefir
13)süt mısır
14)deniz börülcesi




Sütün azalmaması için ise asla öğün atlamayın,kuru gıdalar yerine sıcak,ev yemeklerini tercih edin derim.

Ve son olarak tekrarlıyorum,sütünüz olsun diye uğraşın tamam ama kafanıza çok takmayın inanın çocuğun anne sütü aldığı dönem geçiçi,annenin ruh sağlığında bıraktığı izler kalıcı:))

Farkındayız bebeğim,susuyorsak edebimizden:))



Nedir bu insanların kendini anlatma halleri ,kendini pazarlama dertleri anlamadım gitti, 'ben aslında'diye başladığı zaman bir fani cümleye kaçasım uzaklaşasım sığınaklara saklanasım geliyor.

herkes kendini övüyor,kendinden  bahsediyor,kendini anlatıyor. 'ben çok merhametliyimdir aslında' diye başlayan konu daha bitmeden 'bide çok sabırlıyımdır esasında' diyerek eziyete devam ederken başlıyor bu sefer geçmişinden örneklendirmeye sabır ve merhametini.

Buda yetmezmiş gibi bir diğer fani  dayanamıyor ve hemen atağa geçiyor,"BEN DE" başlıyor cümleye 'çok mütevaziyimdir' misal oscar aldım ama böbürlenmedim demesini beklerken çıka çıka pazara gittiğini veriyor örnek sen örnek  değil ördeksin ördek :)) 

 çok seviyor bu fani milleti kendini anlatmayı ,olur olmaz örneklerle kendini ballandırmayı,merakım şundan kaynaklı; bu kendini övmeler spontone mı gelişiyor yoksa önce ayna karşısında mı çalışılıyor??

Kime dir? şovlar nedendir kendini övmeler anlayamıyorum  ama bu konuşmaların sonu nereye varıcak acep diye  dinlemekten de kendimi alamıyorum.

Misal  öğle yemeğinde bir arkadaşınızla buluşmuşsunuz ,maksat 2 lafın belini kırmak yemeği lafla tatlandırmakmış ama iş dönmüş dolaşmış yine kendini anlatmaya bağlanmış 'ben aslında sır tutabilirm ama' demiş karşınızdaki sonra da dökmüş ortak tanışınız ayşeninin mahkemede biten evliliğinin iç işlerini,o da yetmemiş ayşe soluğu psikyatr da almış, geçirmediği ne ağlama nöbeti ne sinir krizi kalmış,vah vah ayşe ye de asıl bunu anlatanın hani sır tutan halleri (?) bırak Allah aşkına yeme beni :) 


Bayılıyoruz kendimizi anlatmaya en afillisinden, lafları kırdıra kırdıra. Al işte bi tane daha'yaratıcı bi yapım vardır' deyince biri karşımda sordum resim ya da şiirmi var kalıcı yapıtların arasında ?? yok yok yanlıış anlamışım kızcağız senenin moda renklerini  kombinlemiş bundan mütevellit kendini yaratıcı adletmiş.

Hay  şu dilim kopaydı anacım bende kabahat seni fazla "derin"sandım: ) halbuki bıraksak bu işleri , Anlatmasak kendimizi cemiyete gerek var mı çevremize ettiğimiz bu eziyete?

bırak karşındaki seni çözmekle uğraşsın ,sen adam ol ,efendi ol da millet seni başkalarını öve öve anlatsın.


 Ne güzel  söylemiş büyüklerimiz 'ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz' pire için yorgan ,böyle insanlar için şurdan şuraya adım atılmazzz:))

17 Aralık 2013 Salı

Çeken bilir isimli çalışmam=kolik

"Herhangi bir sebebi olmaksızın kontrol edilemeyen bebek ağlamasıdır" böyle anlatılıyor "kolik" illeti tüm net sayfalarında ve kitaplarda.3 haftalıkken başlar ve 3 ay sürer deniyor, anneni yedikleri ile ilgili olması olasıdır,masaj yapın,gaz ilacı verin,sarılın deniyor,deniyor,deniyor..


"Deniyor"diyorum çünkü koliği yaşarken herşey havada kalıyor,hiç bir şey tam olarak çözüm olmuyor ve uzun vadeli çözüm bulmak mümkün olmuyor.yaşadım biliyorum,buyrun anlatayım;

Aras doğduğunda,ilk 15 gün şahane bir dönem yaşadık,emip uyuyordu bende bu sayede ada ile vakit geçirebiliyordum fakat 15. Gün aras bir uyandı!uyanış o uyanış bir  daha uyumadı,mübalağa yapmıyorum cidden bir daha hiç uyumadı ve hep emdi.öyle bir emzirme hikayesi ki bu,4 ayda 20 kilo verdiren,evden adım attırmayan,çıktığımızda ise emzirme örtüsünü unutmayı en büyük  fobim haline getirmiş bir hikaye.

Aras sürekli emiyordu,emdikçe gazı artıyordu,ben ise doktorumuzla birlikte sürekli çözüm arataşındaydım çünkü evde birde benden ilgi bekleyen 18 aylık adacık vardı.ilk bebeği emzirmek gibi olmuyor ki.akşamüstleri ise öyle bir ağlama krizine tutluyordu ki aras,susturabilene aşkolsun.
Neler denedim önce onları sıralayayım;

1)kalp masajı
2)kucakta ritmik hareketlerle gezdirmek,omzuma karnını hafif yaslayarak
3)yüzüstü yatırmak 
4)gaz ilaçları (düzenli kullandım olmadı değiştirdim vs.yok hiç biri çözüm olmadı yalnız biri kısmen işe yaradı ama ismini buradan yazmak istemiyorum)
5)4.aydan sonra bebeklere için olan bir markanın gece çayı
6)iphone-ipad application'u olan white noise (inanmazsınız en çok bu işime yaradı)
7)kolik cd'leri
8)yediğime,içtiğime çok dikkat ettim bir dönem baktım işe yaramıyor attım vitesi boşa,ne bulduysam yedim.  
9) kimyon (yediğim her yemeğe az da olsa kimyon attım,işe yaradı sanki arada birde olsa)



Ve denediğim hiç birşey uzun vadede çözüm vermedi,aras kolik olmanın yanında bazen 5 gün süren kabızlık yaşıyordu ve inanın o çaresizlik çok başka bişey resmen çocuk kaka yapınca mürvet görmüş gibi seviniyordum,ailece sarılıp birbirimiz öpmüşlüğümüz var sevinçten:)

Uyku düzeni yoktu,gündüzleri 15 er dakika uyurdu geceleri ise 2 saati geçmezdi uykusu.

Emzik almadı,denemediğim marka,çeşit kalmadı,inatçının evladı:)

Aktardan bir sürü tarif öneren olduysa da doğru bulmadım,hiç denemedim.

Aras'ın ağlamaları şiddetlendikçe doktorumuzda alıyordum soluğu,ben bittim diye ağlıyordum,sağolsun Zerrin hanım her defasında beni teskin edip,geçici bir dönem olduğunu söylüyordu.doktorumuza göre benim biraz rahatlayıp,bu stresten biraz uzaklaşıp arası anneme 2saatliğine bırakıp çıkmam  gerekiyordu ki hiç yapmadım diyebilirim (sen yap annem bakma bana,lohusayken anlamıyor insan işte)


Ben ne zaman yenidoğan görsem hep aynı şeyi düşünürdüm,"ne kadar çaresiz" yani emzirmesen,altını değiştirmessen o cılız sesle ağlar ağlar uyur diye geçirirdim içimden fakat gördüm ki o iş hiç öyle değilmiş,anne de çok "çaresiz"kalabiliyormuş...

Tam 5 ay sürdü bizde kolik durumu,5. Ayda bıçak gibi kesildi,bir anda bitti:))derin bir "oh" çektim diyebilirim ve hala düşündükçe içim fena olur o günleri.
(Biter mi bu sefer dişlerden ishal başladı nerde rahat yüzü gördü mü bu ana:))

Peki benim size tavsiyem nedir?

Yukarda denediklerimi,muhtemelen size doktorunuz da tavsiye edecektir,deneyin bende en çok white noise application işe yaradı diyebilirim.

 Eğer bebeğiniz kolikse,sizi dinlemeye her zaman hazırım,belki bildiğim çözümler sınırlı kalır ya da çözümü,dönemsel de olsa,yok biliyorum ama o dönem bana çok iyi gelen bir şeyde çevremde beni dinleyen dostlarıma dert yanmaktı:))

16 Aralık 2013 Pazartesi

Eğri oturalım,doğru konuşalım;Çalışan anne olmak..

Bu konuda bir sürü yazı gördüm,kimini okudum,kimini ilk paragraf itibariyle terkettim,okumadım,okuyamadım açıkçası,belki benim yazımda başkaları  için öyle olacak ama demokrasi burada devreye giriyor zaten beğenmeyen okumaz canı sağolsun diyor ve konuya balıklama dalıyorum:)

Aslında bu konuda yazmak değildi niyetim ta ki çalışan bir arkadaşıma,ada ve arası götürdüğüm  hafta içi cimnastik grubundan bahsedinceye kadar..çalışan arkadaşım ,hafta içi götürdüğümü söyleyince,
"Çalışıyorsan çocuğun herşeyden mahrum kalıyor!" Dedi ve mideme bir yumruk oturdu,hafta sonu gruplarından da bahsettim ama,hafta sonu için sürekli çocuklarla ilgili işlerin (doktor,ödev,alışveriş) biriktiğini ve pazartesinin nasıl geldiğini anlamadığını anlatınca diyecek bir şey bulamadım.haklı çok haklı.

Çalışmamak çocuklardan sonra benim kararımdı,böyle bir seçme şansım vardı,aile şirketinde çalıştığım için istediğimi zaman dönebileceğimi bilerek ayrıldım işten,adanın arkasından aras gelince,süresiz iznim uzadı,bir gün yeniden çalışabilmek en büyük dileğim.ben çalışmadan duramayanlardanım çünkü 2014 sonu 2015 başı inşallah diyorum.evet diyorum çünkü rahatım evde çocuklarımı büyütüyorum,istediğim yere istediğim zaman(hafta içi yoğunluk azken) götürebiliyorum,keyfim istemesse evde uydurduğum oyunlarla çocukları oyanlıyorum vs.

Anne olmak zor,kimimizin  çocuğu yemiyor,kimi uyumuyor ama aslında başlıca sorun ya eski sosyal hayatımızı özlememiz yada bu folik asit bebelerinde var bir durum daha orayı çözemedim:))

Çalışmayan anne olmak bazen zor evet ama çalışmayan anneyim,günümün yarıdan çoğu çocuğuma ne pişireyim ne oyun öğreteyim diye geçerek  tükeniyor gibi şeyler yazarak komik olmak değil derdim.

Evde oturduğum halde daraldığım,tuvalete bile yalnız gidemiyorum,sıcak çay içemiyorum die söylendiğim olsa da ben haddimi bilirim!!duracağım yeride..

Çalışan kadın olmak değil ama çalışan anne olmak zor!çok arkadaşımdan biliyorum,"mecburum"diyerek lohusalığı biter bitmez(doğum izni 113 gün maalesef ülkemizde) işe-ayakları geri geri giderek-dönenini,2saatte bir süt sağanını,iş saatinde gözü telefonda evden gelebilecek aramaya karşı kulak kesilenini,ne yedi,ne içti,kaç kere kaka yaptı diye defalarca evi,annesini yada yardımcısını arayanını.
Eğer çocuğunun yanında annesi veya çok yakın akrabası varsa belki bir nebze daha kolay,anne için işler.

 Ama bence "çalışan anne olmamının"en zor yanı o göğüsünle  boğazın arasına yapışan vicdan denen illet..yani arkadaşımın bana "çalışan anneysen çocuğun herşeyden mahrum"derken ki yüz ifadesi,vicdanen kendini suçlu hissetmesiydi.


Tabii şu da var,işe gidince nefes alıyorum diyen anneler olsa bile ben yinede zor olduğunu düşünüyorum sabah evladını evde bırakıp gitmenin.


Bu devirde "çalışan-çalışmak zorunda-anne" olmak zor evet ama empati yapıyorum da benim annemde benim geleceğim için çalışan,yorulan,üstüne üstlük gelip birde evde benimle uğraşsaydı daha fazla gurur duyardım annemle.


Çalışan tüm  anne arkadaşlarımı takdir ediyorum ve eminim sizin çocuklarınız ilerde bu kadar özverili anneleri olduğun için sizinle gurur duyacaklardır.

15 Aralık 2013 Pazar

Adaletli olmak yada olmamak!işte bütün sorun bu:)



2 bebekle hayat,dışarıdan bakıldığında ah ne güzel birlikte büyüyorlar gibi görünebilir fakat anneyi fiziksel ve zihinsel olarak o kadar yoruyor ki hemşire anlatmakla bitmez.aras zaten kolikti,zannediyordum ki koliği aşınca,aras yürüyünce tüm sorun ortadan kalkmış olacak!maalesef yanılmışım.

Benimde  kardeşlerimle çocukken bir sürü kez ufacık bir çikolata yada bir oyuncak için kavga ettiğim,ağladığım olmuştur (annem ısrarla,siz hiç birbirinizi  kıskanmadınız dese de,doğanın kanunu bu illaki kavga etmişizdir) ama bizim evdeki durum bazen çözülemez bir hal alıyor.

Ada en başlarda arasa karşı çok sıcaktı fakat ne zamanki  aras 6aylık olup oturmaya başladı,sanki başına gelcekleri bilirmiş gibi ne zaman ada ona yaklaşsa saçından yapışıyordu çocuğa,ada ağlıyordu ama arasa zarar verecek herhangi  bir teşebbüste de bulunmadı hiç,gerçi dışarıda da ada hep hırpalanan bir çocukken okuyun bakın hikayenin sonunda ne oldu?

Anacım,aras habire oturduğu yerden eli kolu ne zaman uzansa adacığın saçına yapıştı,yüzünü yoldu ,"yapma oğlum,etme oğlum"yok laf anlar mı o aylarda  el kadar bebe:)

Biz tabii kendimizi avutuyoruz koca kişisi ile,biryürüsün birlikte oyunlar oynamaya başlasınlar,omo reklamlarındaki elele tutuşan,oynaya oynaya yorulan kardeşler gibi olucaklar diye.yok hemşire nerde??

Aras büyüdü,kavga boyut değiştirdi,aynı renk 2 oyuncak  için birbirlerinin ellerine yapıştılar,aras adanın elindekini istiyor,ada arasın elindekini!! Yapmayın evladım aynı işte bu oyuncaklar diyoruz ama dinleyen kim?

Aras,adaya sadece o anlık herhangi bir oyuncak veya yiyecek için tepki verip,diğer zamanlarda öpmek için koşuyor,ada hooopp atıyor tekmeyi arasa,haydii al başa,oğlum yapma,kızım yapma derken vallahi zihnen tükendim ne yalan söyliyeyim.

Her zaman böyle değil tabii arada birbirlerine sarılıyorlar,öpüyorlar, ya da ben adanın burnunu aspire ederken aras bana kızıyor mesela,ablasını koruyor,ne yalan söyliyeyim o kadar hoşuma gidiyor ki birbirlerini,arada da olsa,böyle sevmeleri korumaları:)


Tek tek ele alındıklarında uyumlu çocuklar ama kardeşlik işte,bu kavgalar işin tuzu biberi olsada benim için adaletli olmak kolay fakat o an için ağlayana "sen haksızsın"demek çok yıpratıcı:(

İlerde biliyorum ki (kendi kardeşlerimden)birbirlerine tapacaklar fakat şimdi bizim evde durum tam mahkemelik.

En büyük sorunsal ise maalesef benim,yani anne!aynı anda ikiside kucağıma gelmek istiyor,aynı anda ikiside "anne bana süt içir"diyor yada aynı anda ikiside yemeklerimi yedirmemi istiyor ve ben bir annenin kendini ne kadar çaresiz hissedebileceğini  biliyorum maalesef.

Aslında,kavgalarında uzlaştırıcı olmayada çalışmıyorum açıkçası sadece adaletli olmaya  çalışıyorum yani o an kimin canı yanmış,kim ağlıyormuş,bununla değil kim haklı onu sorgulayıp buna göre "yapma!" Diyorum haksız olana.


Fakat diyorum ilerde hiç hatırlamayacakları şu anları yaşarken en zoru adaletli olmak karşında ağlayan bir bebe varken.ama napıcan mecbur hemşirem:)

8 Aralık 2013 Pazar

Sadonun mutfağından;sado usulü tavuk:)



Şimdi şöyle ki;yemek yapmayı severim,sevdim yani evlendikten sonra fakat malum 2 bebe paçamdan çekiştiriken  pek mümkün olmuyor hünkar beğendi pişirmek yada portakallı ördek çevirmek:) e napıyıruz pratik ne varsa onu pişiriyoruzkendimiz için,çocuklar için her zaman hazırda çorbamız,yemeğimiz mevcut fakat diyelim ki misafiriniz gelecek 25 dakika içinde şöyle antin kuntin bir yemek tadı veren fakat yapımı kolay tavuk yemeği buyrun aşağıda;

Malzemeler;

500 gr.tavuk kuşbaşı (kalça eti olursa daha lezzetli)
2 yemek kaşığı mısır nişastası
2 yemek kaşığı soya sosu 
2 yemek kaşığı sirke
2yemek kaşığı zeytinyağı
Tuz (az koyun çünkü soya sosuda tuzlu)
Karabiber
Rendelenmiş kaşar

           
  
çayın kusuruna bakmayın her daim var bizim evde:))

Yapılışı;

Efenim öncelikle azıcık zeytinyağı koyduğunuz borcama tavukları sonrada yukarıda yazılı olan malzemeleri(kaşar hariç) koyun ve ya allah deyip harmanlayın.  
   
               

Fırnınızı 180 dereceye ayarlayın 25-30 dakika tavuğunuz piştikten sonra kaşarıda üstüne koyup tekrar fırına verin 5 dakika sonra mis gibi soya soslu meşhur sado usulü tavuğunuz sofrada:))
 



Afiyet olsun:))

Not;çocuklara yapacağım zaman soya sosu koymuyorum çünkü soya sosunun içinde oströjenle ilgili bir malzeme olduğunu duymuştum annemin doktorundan,sizde koymayın çocuklar yiyeceği zaman derim:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...


Special design for Ada ve Aras ile Hayat by GeCe