emzirmek her şartta güzel..

27 Haziran 2014 Cuma

2 çocuklu hayat ...



Ne zaman 2 çocuklu hatta 2 küçük çocuklu hayatı yazmaya yeltensem,o anki ruh halime göre, farklı bir şey yazıp vazgeçiyorum.

Misal bu yazıyı çocuklar uyurken yazıyorum ve iyi ki 2 çocuğum var diyorum,ama gündüz fırsat bulup yazıyor olsaydım ,başlık muhtemelen " imdaatt!!" olacaktı:))

2 çocuklu olmanın ruh hali saatten saate,günden geceye değişiyor çünkü..

Aslında tek cümleyle, arka arkaya 2 bebek büyütüyor olmak zor olsa da çok güzel hatta muhteşem.. 

Bazen birbirleriyle konuşmalarını izleyip,güldüğüm için muhteşem, kavgaları yüzünden kendimi odaya kapatmak istediğim için zor..



Aralarındaki ciddi anlamda  tek sorunun; beni paylaşamamaları olması ruhen  çok yorucu,fiziken inanılmaz  yıpratıcı bazen yetişmek imkansız..



Aynı anda ikiside kucağıma gelmek istiyor veya "o benim annem" çığlıkları yoruyor beni..

"İkinizinde  annesiyim" desemde duymuyorlar beni..bu paylaşılamama durumu çözümsüz kalıyor şimdilik..

Aras'ı uyuturken Ada'nın  tuvalete gitmesi gerekiyor,yardımcımız veya bir başkası (anneannesi tek kabul ettiği kişi) hiç kimseyi kabul etmiyor.. " anne sen götür beni tuvalete" diye kıvranıyor .. Aras uyku sersemi " bırakma  beni" diye ağlıyor.. 

Zor işte zor..

Yetişemiyorum,fiziksel olarak yetemiyorum,kendimi kötü hissediyorum sonra onları  birlikte oyun oynarken görünce mutlu oluyorum," oh be" diyorum...

2 çocuklu hayat,dakika dakika yaşanan bir gel-git hali...

Her kavga edişlerinde aynı şeyi düşünüyorum; ada'ya bu yaşta "abla" olma misyonunu yükleyerek ona haksızlık ettik...

Sonra kendimi düşünüyorum bende ada yaşlarındayken ablaydım,hatta 2 erkek kardeşim vardı, annemin söylediğine göre biz  hiç kavga etmezmişiz.. Bizde bir garipmişiz ya neyse:))

Tam 27 aydır 2 bebekle aynı evdeyim,anaokulunun hayatımıza girmesi ile çıkması aynı ana denk gelir maalesef.. Hastalıklar bitirdi ada'nın akademik hayatını:))

Belki doğru belki yanlış ama ada'nın anaokuluna aras'ın ise oyun grubuna başladıktan sonra çatışmalarının ya da  beni paylaşamamalarının son bulacağını hayal ediyorum... 

Neyse işte.. Bu şimdi ki 2 çocuklu anne ruh halim:)) yorgunum ama mutluyum.. yarın ne olurum bilmem:)) 

Yine yazarım,habersiz bırakmam:))

25 Haziran 2014 Çarşamba

ÇOCUKLARI ÖPMEDEN SEVELİM LÜTFEN...


Bol hastalıklı bir kıştı bizim  için...

Ada ve Aras önce orta kulak iltihabı geçirdi,sonra Ada'da arka arkaya 2 kez zatürre başlangıcı ve iğneler,arkasından her iki çocuğumda sayısız  kez boğaz enfeksiyonu ve işte asıl bomba geliyor,Öpücük Hastalığı....

Tıbbi adı,Epsteinn-Bar virüsü olan,nadir görülen,yetişkinlerde komalık eden ve tedavisi olmayan bu hastalık maalesef bizi buldu... 

Baştan almak gerekirse,Ada nisanın ilk pazarı,birden ateşlendi.Doktorumuz boğaz kültüründe herhangi bir virüse rastlanmayınca,evde ateş düşürücü ile tedaviye devam etmemizi söyledi.

Ada'nın ateşi gün içinde 2 veya 3 kere çıkyordu ama ateş düşürücüyü aldıktan sonra normale dönüyordu.

Hastalığın 5. Günü sabahı,Ada'nın ateşi 40' buldu ve ada kesinlikle hiç birşey yiyemediği için koşarak hastaneye gittik.

Alınan kanda Epsteinn-Barr virüsü çıktı yani Öpücük Hastalığı...







İlacı olmayan bu hastalıkta yapabileceğimiz tek şey,Ada'yı hastaneye yatırmak ve serum ile beslemekti ki bizde öyle yaptık..

Doktorumuz,bu hastalığı vücudun kendisinin yenmesi gerektiğini ve kalıcı bir hasar bırakmayacağını telkin ettiği için biraz rahatladım ama tabii gelen bütün diğer doktorları sorularımla bunaltmış olabilirim..


3 gün süren hastane maceramız sonunda sağlıklı bir şekilde eve döndük ama  anne olarak bende bu hastalık takıntı sebebi olmadı dersem yalan olur. 

Pekiyi anaokuluna bile gitmeyen  ada bu hastalığı nereden aldı?? 

Adı üstünde,bu hastalığı taşıyan biri ada'yı öptüğü için yaşadık biz bunları, ve maalesef hastalığın kuluçka dönemi 20 gün olduğu için aras'ı da uzun süre herkesten uzak tutmak zorunda kaldık.

Çünkü Aras'a da geçmiş olma ihtimaline karşı ailedeki diğer bebekleri ve arkadaşlarımın çocuklarını düşünmemiz gerekiyordu.



Velhasıl,her ne kadar dikkat etsemde ve aslında hiç bir çocuğu şapur şupur öperek sevmesemde, tekrar tekrar söylüyorum; 

Siz kötü niyetle tabii ki böyle birşeye sebebiyet vermek istemezsiniz,belki bilmediğiniz bir hastalığınız var veya taşıyıcısınız..

Onlar daha çok küçük,bağışıklık sistemleri çok taze,lütfen,lütfen,lütfen....;

ÇOCUKLARI ÖPMEDEN SEVELİM...


Not: Bu yazıyı tüm sokak duvarlarına yazmak istiyorum yemin ederim!


Ve büyümen için...



Öyle bir acı gelip çörekleniyor ki yüreğine bir gün,

Ne o ufak tefek günlük telaşlar kalıyor ne de vahlandığın sıkıntılar...

Yerinde yeller esiyor o tasaların,gülüşlerin,kahkahaların...

Ağlıyorsun,acı mı desem kahır mı desem bilemedim... 

Kanatıyor yüreğini,ciğerin dağlanıyor...

Ağlıyorsun,hıçkıra hıçkıra!! Daha yüksek,daha sesli,çığlık çığlığa...

Çaresizlik daha da bir acıtıyor içini.. Uzansan ulaşacaksın gibi ama olmuyor işte..

Kazanamayacağını bildiğin bir savaş bu ..

Büyüyorsun... Öğreniyorsun.. Çaresizliği teneffüs ediyorsun derin  derin...

Yarın yok,af yok,telafisi yok..

Yüzüne derin izler çörekleniyor,

Gülüşünü gölgeliyor,

Keder mi desem kahır mı desem bilemedim...

Birileri geliyor yanına,konuşuyorlar,teselli ediyorlar belki,öyle boş boş kafanı sallıyorsun da için serinlemiyor bir türlü...

Sonra çat die alnından vuruyor cümleler,daha beteri var diyor,"ağlama  demiyorum ama isyan etme..Bu acıyı unutturacak acılar var... Sakın isyan etme..."

Hemen anlıyorsun ne demek istediğini,sıralıyorsun beyninde sevdiklerini..susuyorsun... 

 Ama işte o da birkaç dakika sonra yine acıtıyor yaran... 

Ateş düştüğü yeri yakıyor...

Yangın ne ki külün bile el yakıyor...

Ve işte o çok sevdiğin,gözlerini kapatınca  sen büyüyorsun..

Yana yana...

Sen büyüyorsun içindeki yarayla...

Kanaya kanaya..

Anlatayım mı neler olacak devamında?
 
"Sus!" dersen,dilim lal olur,dokuz boğumda boğarım kelimeleri..

Devam etmekse niyetin, o başka.. Hazmedebileceksen anlatayım..

ŞİMDİ SEN SÖYLE,BEN NE YAPAYIM?..

Nasıl zayıfladım?



Evet nihayet yazıyorum "nasıl zayıfladım?" Postunu...

Başta şunu belirtmem gerek,hayatım boyunca hiç rejim yapmadım ,hiç bir zaman kilo problemi yaşamadım,her zaman çok yedim ama hep çok zayıftım hatta babamın ısrarıyla bir dönem kilo almak için diyetisyene bile gittim:))

Sonuçta diyetisyen beni "mesleki başarısızlık!" İlan etti ve doğum yapınca  kilo alacaksın diyerek çabalarının sonuçsuz olduğunun kabul etti:))

Ve fakat.... Ada'ya hamile iken 38 kilo aldım! Son hafta tartılmadığım için 38 diyorum ama belki +40 'ı bile gördü bu zavallı beden:))

Tam hamilelik ve emzirme  dönemi sonrası kilolarımı vermek üzereyken,sadece 26 kilosu  gitmişken,Aras'a hamile kaldım ve tekrar tam 26 kilo aldım....


Aras doğdu,ilk 4 ayda 20 kilo,koşturmaca,uykusuzluk,yorgunluk ve emzirme ile gitti ama hiç alışık olmadığım ve beni mutsuz eden (70 kg.) ibaresi tartıdan 1 gram eksilmeden tam 1 sene devam etti.




Eh alışmışım zayıf olmaya,yesem de  almamaya,bu kilolar bende mutsuzluluğa sebebiyet vermek üzereyken emzirmeyi bıraktığım gün aldığım bir karar ile 3 ayda tam 15 kilo gitti... 

Pekiyi nasıl?
 
 ~ Yemeyeceğim! dedim ; biliyorum çok zor bunu söylemek ama tatlı,hamur işi yiyerek kilo vermek imkansız! Yemeyeceğim ve eskisi gibi istediğim herşeyi giyeceğim,şimdi bunu yersem mutluluğum 5 dakika ama istediğim bir pantalonun içine girebilirsem mutluluğum daha uzun sürecek  :) diye kendimi inanılmaz motive ettim!


~ Evde hep 1 veya 2 beden küçük tişört,tayt,eşofman giydim.Böylece kendimi rahatsız           hissettim :) evet biraz mazoşist bir durum gibi gözüküyor ama cidden insan kendini kötü hissediyor ve yemek istemiyor:)

 ~ Haftada 3 gün 1 saat özel hoca ile pilates yaptım.Boyun,omuz ağrılarıma iyi geldiği 
 gibi vücudumda inanılmaz bir sıkılaşma sağladı.



Tabii ki ada ile birlikte:))

~ Günde minimum 3 litre su içtim.her sabah uyandığımda 2 bardak su ile başladım.

 ~ Ekmek,pilav,makarna yemedim! Zaten sevmezdim hamileliklerimde fazlasıyla canım 
 istemişti ama sonrasında yine kendime hakim olmayı başardım.Ekmeği sadece sabahları kahvaltıda tükettim (1 dilim )

Bu yiyeceklerin vücuda  hiç bir faydası yok,üstelik karbonhidrat yedikten 1 saat sonra tekrar acıkmaya sebep oluyor.

~Bol bol sebze yemekleri tükettim.

~Genelde öğlen öğününde ızgara tavuk,et,akşamları ise sebze-salata düzeni ile devam ettim. Zeytinyağlı salatayı asla masadan eksik etmedim.

~ Abur cubura olan düşkünlüğümü bilmeyen  yoktur herhalde :) canım çikolata veya tatlı istediğinde öğle öğününde  tükettim ( eskisi gibi abartmadım,4 paket çikolata yerine 1 paket yedim.)

~Çok yürüdüm,zaten Ada ve Aras'ın peşinde o kadar çok koşturuyordum ki o da spor sayılır herhalde...

~ Akşamları canım tatlı istediğnde meyve yedim,kiraz ve erik favorim..Bunun yanında kuru kayısıda şeker ihtiyacımı karşılamak için diğer bir kaçış yolu oldu.

~ Eskiden çok dikkat etmezken,kilo vermeye çalıştığım o 3 ay süresince akşam 20.00 den sonra meyve hariç hiçbir şey yemedim.

Sonuç olarak; 3 ayda 15 kilo verdim:))


Özetlemek gerekirse;

-Günde 3 litre su
- sadece sabah kahvaltısında ekmek.
- öğlen ızgara akşam sebze yemeği ( ya da tam tersi ,dönüşümlü yaptım)
- aralarda kuru kayısı,meyve (  bir paket çikolata yediğimde oldu ama o gün akşamı daha hafif geçirdim)
- akşam 20.00 den sonra yeme annem yeme gülüm:))
- sabahki ekmek dışında karbonhidrat yok!
-asla kızartma yemedim.


Tekrar belirtiyorum,benim durumum biraz farklı,genetik sanırım,annemde böyleymiş,şimdi yesemde almıyorum ama o 3 ay dikkat etmeseydim ve böyle yemeye devam etseydim asla istediğim kiloya gelemeyecektim.


Hep söylerlerdi de inanmazdım,şunu bizzat deneyimledim ki,kilo vermek tamamen psikolojik motivasyon ile ilgili.. 

"Haydi pazartesi diyete başlayayım,salı devam edeyim,çarşamba diyeti bozdum neyse diğer hafta başlarım" asla demeyeceksin... 

"Diyete başladım,devam edeceğim!şimdi bırakırsam yine mutsuz olacağım ve yine başa döneceğim" diyeceksin ve önce kendini kilo verebileceğine inandıracaksın:))

Aklınıza takılan veya sormak istediğiniz  bir şey olursa (adavearaslahayat@gmail.com) a mail atabilirsiniz:)

Bol bol ve sağlıkla kilo verin inşallahh:))

24 Haziran 2014 Salı

Çorbalı tavuk istiyorum anne :))



Başta şunu belirtme gereği duyuyorum nedense,aslında bence söylememe bile gerek olmasa da, bende sizin gibi,her anne gibi çocuklarımın ne yedikleriyle ve yediklerinin sağlıklı olup olmadığıyla  ilgili bir anneyim. Bunu her defasında bangır bangır bağırarak söylemenin yada öyle göstermeye çalışmanın saçma olduğunu bildiğimden gerek duymuyorum ama " çocuklarımın belli miktarda tavuk yemelerine izin veriyorum" dediğimde aldığım tepki sebebiyle belkide başta belirtmek istedim bunu.

Evet dönem dönem tavuk pişiriyorum çocuklarım için.Çünkü Ada ve Aras ,et ve balık sevdikleri gibi tavuk etinide tüketmeyi seviyorlar, başta hormonlu yem ve tavuk iddaları yüzünden başka tür beyaz et ürünlerinide denediysem de sevdiremedim, "tavuk yap,anne", "çorbalı tavuk yok mu?" ısrarları karşısında bende hangi marka tavuk tüketeceğimi araştırdım ve 2 tane markada karar kıldım.

Bunlardan biri,Banvit..






Aklımda soru işaretleri yok mu? Var tabii... Momosphere sayesinde  tanıştığım Banvit Kurumsal İletişim ve Gelişim  Direktörü İlgi Görener 'e sorularımı sordum,cevapları beni tatmin etti ama şu da var benim amacım kimsenin bakış açısını değiştirmek değil,sadece bir anne olarak şunu sorguladım; "organik" diye satılan ürünler ne kadar organik? Ya da araştırdığım ve kalitesinden emin olduğum tavuk etini çocuklarıma sunuyor olmam beni "bilinçsiz" mi yapar?










Banvit yetkililerinden aldığım bilgileri sunayım ben size,yine  herkes bildiğini yapsın en iyisi:)

        ~ Banvit' ten satın aldığınız tavuğun, barkod sistemi sayesinde, tüm bilgilerine rahatlıkla
           ulaşabiliyorsunuz.

        ~ Devlet denetim haricinde, Banvit tavuklarda antibiyotik veya hormon kalıntısı var mı diye
           denetim uyguluyor,ayda 40.000 tane mikrobiyolojik analiz,kurumun 10 dan fazla laboratuvarında        
           yapılıyor.

        ~ Tavuklar,şehir efsanelerinde söylenildiği gibi,24 saat ayakta ve dip dibe değiller,sadece dışarıda  
            yiyecekleri herhangi bir maddenin tavuğa zarar verebileceği göz önünde bulundurularak içeride 
            gözetim altında tutuluyorlar.

        ~ Organik  tavuk 80 günde kesilirken( artık kartlaşmaya başlamış oluyor) normal kiloya ulaşmış bir         
            bir tavuk Banvit'te 45 günde kesiliyor ancak "roaster" adını verdikleri "organik" tavuk ebatında 
            çeşitleri mevcut.
           
        ~ Tavuklar sadece ve sadece hastalandıklarında,doktor kontrolünde antibiyotik verilebiliyor.

        ~ Söylenildiği gibi tavukları büyütmek için verilen antibiyotiğin zaten Türkiye' ye girişi yasak!

        ~ Tavuk yemi: %70 mısır, %10 mineraller ve %20 soyadan oluşuyor ve asıl yemin organik 
           organik olmama sebebi soya..
      
        ~ Tavuk yeminde bulunması gereken bir diğer gıda işe havuç.. Yani GDO lu diye tabir ettiğimiz
           sebze.

        
 Öğrendiğim bir diğer detayda, Banvit' in tüm bu  "hormonlu tavuk" iddiaları yüzünden mahkemeye başvurduğu ve bilirkişi tarafından onaylanan asılsız iddialar raporunun olduğu..


Neticede ben tavuğumu "banvitburada.com"dan sipariş veriyorum ve güvenle yiyorum,yediriyorum...

8 Haziran 2014 Pazar

Pozitif enerjisine hayran olduğum güzel anne; PINAR ALTUĞ ile keyifli sohbet...



Karşımda çok güzel bir kadın var.. Güzel hani sadece benim açımdan değil,  tescilli güzellerden...Birde tanıştığımızdaki naif tarzı ve sesine yansıyan pozitif enerjisi de eklenince bu özelliklere daha da bir hayran oldum bu güzel kadına...


1994 Miss Turkey 1. Güzeli,başarılı oyuncu ve sunucu,"byPınarAltug" markasının yaratıcısı,çocuğuyla  kaliteli vakit geçiren bilinçli annelerden..



PINAR ALTUĞ' u zaten hepimiz tanıyor ve takip ediyoruz ancak birde onun keyifli sohbeti ile hakkında merak ettiklerimizi öğrenmek isterseniz değil mi?


 O zaman buyrun...



-Anne olduktan sonra hayatında çok şey değişmiştir eminim, ama en çok şunu yapmayı özledim veya "artık şunları kızımla yapıyorum" dediğin neler var?

- Eskiden evden sabah çıkardım,bütün işlerimi halletiğimde saatin kaç olduğu hiç umurumda olmazdı çünkü eve dönmemi gerektiren bir aciliyetim yoktu.

Canım oradan,nereye devam etmek isterse oraya giderdim, ancak şimdi kızımın okul çıkışı saati yaklaştığında bende "çanlar" çalmaya başlıyor:))

Yine de iyi ki var,iyi ki anne olmuşum :))






- Bakımlı ve başarılı oluşun,aynı zamanda örnek anneliğin ile pek çok kadın sana hayran, zamanın yetmediği anlar vardır elbette ama kendin için ayırdığın vakitte en çok ne yapmaktan keyif alıyorsun?

- Kendime gerçek anlamda çok vakit ayırabildiğim söylenemez..

Daha doğrusu ayırabildiğim zamanlar,yapmam gerekenler ile geçtiği için ( kuaför,vs..) kendimi şımartacak zamanım olmuyor diyebilirim..

Eğer kaçamak zamanım varsa,arkadaşlarımla oturup,sohbet edip,kahve içmek veya masaja gitmek çok cazip:))

- Kuaförünün  kim olduğu çok soruluyor,belki buradan son kez cevap vermek istersin?

- Kuaförüm son 15 yıldır hiç değişmedi,artık çok yakın arkadaşım aynı zamanda,Tamer Değer Metrocity TRİO Kuaför..

- Zevkli bir giyim tarzın var,feminen ama aynı zamanda spor,favori mağazan hangisi?

-  Zara:))





- Cilt bakımın için uyguladığın özel bir kür var mı?

- Yıllardır ayda bir kere kendimi Ünzile hanımın ellerine teslim ederim..

  Cilt bakımımı aksatmamak önem verdiğim bir konudur ;))

- "byPınarAltug" ile ciddi bir başarı yakaladın,ürünlerin hem çok kaliteli hemde renk seçimleri şahane:)
Pekiyi, ilerisi için hayalin nedir? Showroom açmayı düşünür müsün?

- Şimdilik ofisimizde kişiye özel servis veriyoruz.

Ben biraz kontrolcüyüm,showroom veya mağaza açıldığında başında sürekli ben duramayacağım için beni endişelendiriyor bu konu açıkçası..


- Son olarak seni takip eden anneler için söylemek istediğin bir cümle var mı?

- ÇOCUKLARIMIZIN HER ANININ KIYMETİNİ BİLELİM ÇÜNKÜ ZAMAN ÇOK ÇABUK GEÇİYOR...



Bu keyifli sohbet için ve bana zaman ayırdığı  için sevgili PINAR ALTUĞ' a ve tanışmamıza vesile olan canım dostum sevgili BİLGE EREN' e çok teşekkür ederim...

Son olarak,umarım sevgili Pınar fikrini değiştirir ve bir an önce severek kullandığım "byPınarAltug" ürünlerinin sürekli sergilendiği mağazasına kavuşuruz diyorum:))




Sevgiler...







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...


Special design for Ada ve Aras ile Hayat by GeCe