emzirmek her şartta güzel..

27 Kasım 2013 Çarşamba

Miramar Spa da rahatlamak garantili:)


Malum evde 2bebe,2side hasta üstüne üstlük bende birden bire boğaz ağrısı çekmeye başlayınca eve kapanıp halime ağlayasım varken,arkadaşların "hadi"demesi üzerine kendimi "Miramar Spa"da buluverdim bir anda.emzirme dönemimden aklımda kalan koca-karı ilaçlarıyla ki bence bir sürü ilaçtan daha faydalı kendimi iyileştirmeye çalışırken bu hamam sefasının bana ilaç gibi geleceğini nereden bileyim:))

Kokoshannem meltem,nilsmum yeşim,legabebe gamze,doula esra ve süslü ikizlerin annesi duygu ile göztepede şahane bir spa merkezinde buluştuk.hamamından tutun,saunasına,cilt bakımından,vücut bakımına,vücut sıkışlatırıcı masajlardan,pilatese,anti-aging bakımlardan,saç,el&ayak bakımlarına kadar inanılmaz entegre bir spa merkezi,Miramar.

Sahipleri çok güleryüzlü ve işinin ehli,bu işin sadece mekan açmakla olmayacağını bilecek kadar bilinçli insanlar,tüm alanlarda eğitim almışlar ve Türkiye'de benim diyen pek çok merkezde olmayan techizata  sahipler. Bana enteresan gelen başka bir şeyde miramar'da masaj için her burca ayrı yağ uygulanması oldu misal,oğlak burcuyum ve içinde yasemin çiçeği,çilek vs.özleri bulunan bir yağ ile masaj yapılıyor ki inanın burcumun yağı olduğundan mıdır bilmem ama bayıldım kokulara:))


Sauna,buhar odası,cilt bakımı,hamam,kese,köpük masajı derken yenilenmiş ve iyileşmiş olarak çıktım diyebilirim miramardan:))

Eğer anne kendini iyi hissederse,çocuklarına daha faydalı olur demiştim daha önce miramar'dan sonra kendimi mutlu hissetiğim ve sık gidebilmeyi dilediğim kesin,bakalım ilerleyen günlerde bebelerden fırsat bulup tekrar soluğu miramar'da alabilecek miyim bilmem ama tüm annelere tavsiyemdir ilk fırsatta miramar'a uğrayın,rahatlayın:)) 

Bu sırada unutmadan belirteyim,kına geceleri efsaneymiş miramar'da:))hem gelin için hemde arkadaşları için bir nev-i düğüne hazırlık yaparken bir yandan da geleneksel gelin hamamı ritueli yaşatılıyormuş misafirlere:) 


. İletişim Bilgileri: Ethemefendi Cad., Merve-Sefa Sitesi, Sefa Blok Altı, No: 4/C, Erenköy, İstanbul Tel: (0216) 350 00 47 

Web Sitesi: www.miramaristanbul.com 

25 Kasım 2013 Pazartesi

Playdate nerede,biz orada:))

Playdate Turkey etkinlikleri hız kesmeden devam ediyor... 21 Kasım'da Mini Aktivite'nin sıcak ortamında buluşan çocuklar sanat atölyesini ufak bir keşiften sonra minik elleriyle harikalar yaratmaya hazırdı. Atölye önlüklerini taktıktan sonra hep birlikte işe koyulan miniklerin su bazlı boyalarla tuvale yansıttıkları hayal güçleri görülmeye değerdi. Boyalarla yaptıkları aktivitenin ardından çocuklar, eğitmenleri eşliğinde hep birlikte şarkılar söyleyip oyunlar oynadılar. Lezzetli ikramların tadına baktıktan sonra tuvale yaptıkları resimler, üzerlerine isimleri yazılarak kendilerine hediye edildi. Böylece minik elleriyle yaptıkları ilk eserler o günü anımsatacak sevimli birer anıya dönüştü.


                      
                        
                     
              
                      

    
     
                       
    


    
Ada daha önce evde de sulu boya veya guaj boya ile boyama yapmıştı fakat bu kadar tual üzerindeki özgün çalışması,resmini farklı objelerle süsleyebilmesi ve diğer çocuklarla grup halinde böyle bir etkinlikte bulunmak bence onu daha mutlu etti,tabii benide:)) nihayetinde ada özgürce boyama yaparken bende arkadaşlarımla keyifle sohbet edebildim.Daha öncede belirtmiştim,Playdate gerçekten hem anneleri hem çocukları mutlu etmeyi planlamış ve bunu başarabilmiş bir kuruluş,sevgili Meltem gerçekten çok doğru yolda ve bence bu organizasyonun başarılı olmamak gibi bir durumu yok çünkü organizasyonun başındaki kişi yani meltem de bir anne:)


 Playdate Turkey etkinliğe katılan anneleri de unutmadı. Son günlerde en çok satılanlar listesinde bulunan "Bir Kadının Hikayesi" kitabının yazarı Gökçe Dölek, annelere imzalı kitabını hediye etti. Playdate Turkey Hakkında: Farklı mekanlarda farklı temalı etkinlikler düzenleyen Playdate Turkey ile aynı yaş grubundaki çocuklar sosyalleşirken ebeveynler de keyifli vakit geçiriyor. Etkinliklerden eposta aracılığıyla haberdar olmak için web sitesi www.playdateturkey.com'a ücretsiz üye olmak yeterli. 


Fotoğraflar: Aslıhan Tokat Sosyal medyada Playdate Turkey: www.Facebook.com/PlaydateTurkey Twitter: @PlaydateTurkey Instagram: @PlaydateTurkey

24 Kasım 2013 Pazar

Annem nefes almak bile bir lüks sana:))

Cennet ayaklarımıza serilmiş eyvallah fakat şu ahir ömrümde  hem anayım,hem uykumu aldım diyeni 2 elin  parmak sayısını bulmaz,onlarda şanslı azınlık,allah bozmasın kimsenin uykusunda gözüm yok da biraz bana ver allahımm verr:))

Şimdi dedim ki kendi  kendime bizim için neler lüks bir sıralasam bir baksam ya hayatımızda  yüzümüzü güldüren bu can parçaları nelere keser vuruyorlar,nelere izin veriyorlar:)) başlıyorum sıralamaya;

1) uyku (tabii ki)
2)banyo yapmak (benim  için geçen sene en büyük lükstü,şimdi değil çoook şükür)
3)çocuklar olmadan bir yere gitmek( biz tuvalete bile birlikte gidiyoruz:))
4)sıcak birşeyler içmek(çayımı hala soğuk içiyorum ve bu durum canıma tak etme noktasında arkadaş tek zevkim çay yahu)
5)sıcak yemek yemek (ben genelde çorbayı cacık soğukluğunda içiyorum da)
6)trafikte,çocukların yanına birini oturtmadan araba kullanmak ( araba kullanırken ada,anneaaa ayakkabılarımı  bağla diyor aras ise yere attığı topu ona geri vermemi istiyor,muhtemelen seyir halindeyken arkamdaki şoför kardeş benim acemi şoför olduğumu düşünüyordur zira dur kalk halinde ilerliyor bizim yolculuğumuz)
7)yüzmek (şimdi ne alaka demeyin çok içimde kaldı 3 senedir şöyle iki kulaç rahat atamadım ki ben)
8)arkadaşlara sohbet ( muhtemelen arkadaşınında bebesi vardır,otur-kalk oynarsınız birlikte onun bebesi dursa seninki durmaz)

                     
      
9)alışveriş(bir elimde aras,diğer elimde deneyeceğim ürün,adanın peşinde koşarken,mağaza dışına çıktığım ve öten alarm yüzünden rezil olduğum günden beri tövbeliyim.)
10) vaktinde buluşmaya yetişmek(valla bu ciddi bir lüks,fakat 2 bebeyle kapı dışarı çıkmak zor evet de istanbul trafiğide,bu lüksü sekteye uğratıyor)
11)evin derli toplu düzenli durması (yorum bile yapamıyorum bu maddede)
12)önceden söz verdiğin bir yere gidebilmek (malum hastalıklar)
13)dizi seyretmek(heheyyytt dizi yerine çizgi film takip eder oldum ben)
14)elini kolunu sallayarak bi kol çantanla dışarı çıkmak
15)ve benden sonuncusu...cocuğun/cocukların hastaysa (şu anki halim)annem sana nefes alabilmen  bile lüks..

İşin esprisi tabiiki bunlar aman hasta olmasınlarda bebeler biz yine çayı soğuk içelim yeter:))

20 Kasım 2013 Çarşamba

Gören der ki; anaokuluna değil üniversiteye karar veriyorlar:))

Yüzeyden bir felsefeyle gireyim olaya;zor görünen her olayın çözümü,düğümü aslında çok basittir.sizin karmaşa  ortamında göremediğiniz çözümü,yoldan geçen biri,"şu ipi şurdan çek,açılır o düğüm"demek suretiyle  kolayca çözebilir misal.bizde de durum tam böyle oldu.

Çocuğu 2.5-3 yaşına gelmiş her anne gibi bende ada için anaokulu araştırmaya başladım,aslında annemin evine yakın 3 tane anaokulu oluşu işimi kolaylaştırıyordu çünkü bu 3 seçenek cepte diye düşünüyordum,bunu yanında birde arkadaşlarımdan duyduğum farklı segmentlerde anaokulları vardı ve işte o noktada beynim bulandı,bulandı kendimi bir anda adaya üniversite seçimi yaparmış modunda buldum( tabii ada üniversite çağına gelince beni mi takıcak ne isterse onu okur ama her ana gibi benimde gönlümde yatan bir üniversite ve bölüm var,napıyım ben bir anayım o kadarda olsun yahu) 

Koca kişisi ile bendeniz adanın ileride fransızca eğitim almasını istiyoruz,tabii ada hanım bunu kabul edecek mi,adapte olabilecek mi orası muamma-kaldı ki koca kişisinde ana dil  tadında fransızca olmasına rağmen kendisi ada ile iletişimi bozulur bahanesiyle evde şöyle iki fransızca kelam etmiyor ada ile,ben olsam parçalamıştım fransızcayı valla- neyse o zamana kadar bizim amacımız adanın eğlenebileceği,yeni şeyler öğrenebilceği,mutlu olabileceği bir anaokuluna gitmesiydi.

Ada ile ilgi adaptasyon sorunu çekeceğimi hiç düşünmedim çünkü zaten çok kalabalık,bol bebeli bir ailede büyüyor yani sosyal ortamlara adapte olmakta zorluk çeken bir bebe değil fakat tabii anaokulu olayı farklı bir durum,bir sürü akranı ile aynı ortamda ne yapar pek bilemedim.

5 tam gün anaokulu fikrine açıkcası bırakın adayı ben pek alışamadım o yüzden başlangıçta 3 yarım gün sonrası 5 yarım gün şeklinde ilerlemek istedim seçim yaparken,fakat bu sefer merkezi leventte olan burada da açılan Açı anaokulunu elemek zorunda kaldım çünkü  açı'da 5 yarım gün var ama sabah 08-12 ki bu bize uymaz arkadaş,2 bebeyle ben nasıl çıkayım o saatte yollara,bizim evden çıkmamız ayrı bir macera.

2. Seçenek,caddebostanda ingilizce-türkçe eğitim veren başka bir anaokulu oldu,fakat bahçesi olmayan apartman dairesi şeklinde bir anaokulu beni cezbetmedi açıkçası.

3. Seçenek, dragosta ingilizce-almanca eğitim veren ve çok revaçta bir anaokuluydu,hatta kardeşimin komşusu(eşi alman) sırf bu yüzden dragosa taşınmış( hey allahım diycem fakat kınamıyım yarın öbür gün ben ne yaparım belli olmaz) anaokulu süper fakat hem dragosta olması hemde adanın buna hazır olup olmadığını düşünürken oradan da vargeçtik.
 

Bu arada tabii benim şuursuz beynim fena halde karıştı,orası mı burası mı,ingilizce mi,almanca mı,o mu bu mu derken anam dersin çocuğu üniversiteye gönderiyoruz.bu arada çevremdeki tüm sevgili annelerin tek konusu bu ve herkesin kafası karışık.

Derken derken tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer,kürkçü dükkanıdır diyerek,anneme yakın olan 3 anaokulunu ele aldım, ve sonunda bir tanesinde karar kıldık "elma ağacı anaokulu".iki şubesi olan (suadiye-küçükyalı) şirin bir anaokulu,sahibesi eski bir anaokulu öğretmeni,işin mutfağından geliyor,her sınıfta 2öğretmen var (biri öğretmen,diğeri stajer),büyük bahçeli,yemekleri keni mutfaklarında pişiyor,sinema salonlarında belli zamanlarda çocuklara film seyrettiriliyor ki ada buna bayıldı,istediğim zaman adayı sınıfında görebiliyorum(onun beni görmemesi şartıyla),tabii bence en önemlisi ada öğretmenini seviyor.

Anaokulu seçimi bence çok zor çünkü ilerde çocuk öğrenmek istediği dili,yapmak istediği sporu kendi seçebiliyor ve anne olarak bize düşen en fazla yönlendirmek oluyor,fakat anaokulu öyle değil,sen nereye karar verirsen çocuk kuzu kuzu oraya gidiyor bu da ağır bir sorumluluk çünkü bu yaştaki çocuklar henüz ne tam kendilerini koruyabilecek yaştalar ne de bazen okulda tam olarak anlatacak şuurdalar.
Yani 7 yaşında bir çocuk okulda yaşadıklarını tam olarak ifade edebilir veya kendini savunabilir (en azından akranlarından) fakat 3 yaş için bu çoğu zaman zor (itiraf ediyorum bir ara adayı  anaokuluna göndermekten  vazgeçtim) ama bir şekilde eğitim şart:))

Anne olarak kenim için birşey istiyorsam namerdim:)yeterki ada mutlu olsun,akranı arkadaşları olsun diye tüm çabam:))
                   
       

 Başlangıçta,ada, 3gün 2 saaten fazla kalmadı okulda,öğretmeni adaptasyon acısından en doğrusunun böylesi olduğunu söyledi,yukarı çıkarken "anne sen burada otur beni bekle gitme tamam mı?"diyordu  bana,bende bekledim valla ada söyledi diye değil benim içimin rahat etmesi için öyle yapmam gerekiyordu yani herhangi bir sorun olduğunda adanın hemen bana ulaşabilmesi benim için çok önemliydi,hem adanın güveni sarsılmasın hemde bu ananın yüreği burkulmasın babında:))

Nihayetinde ;

1) anaokulunun anneme yakın olması( benim yetişemediğimde annemin adayı alması açısından)
2)baçesi olması
3)m.e.b e bağlı olması
4)sınıfta 2 eğitmen olması
5)en önemlisi,adanın (şu anda) anaokulunu seviyor olması
6)adaptasyon sürecinin çok uzamaması (eğer uzun süre ada itmek istemeseydi,seçimimde bir hata olduğunu düşünebilirdim)
7)tuvaletlerinin çocuklara uygun olması,arada paravan olması ve eğitmenlerin çocuklara refakat ediyor olması(bu yaşta cinsl kimlikleri oluşuyor)
8)sınıfın kalabalık olmaması
9)okulun tam zamanlı pedagogu olması ve istediğim zaman ulaşabilmem,çocuklarla birebir ilişkide olması
10)mutfafını bile gezmek istedim,valla tekrarlatmadan "tabii"dediler gezdirdiler,bir an tereddüt etseler kafamda soru işaretleri  oluşurdu.
11)eğitmenlerin ve yöneticilerin güler yüzlü ve sabırlı olmaları (belki 1000 kere giitim geldim,aklınıza gelebilecek mantıklı-mamtıksız tüm soruları sordum,gık denediler,bu kadın manyak mı? Diye düşünmişlerse bile belli etmediler :))
12) ingilizce derslerin olması


Gibi sebeplerden seçtim "Elma Ağacı Anaokulu"nu,su an seçimim konusunda herhangi bir "acaba?" Olmadı kafamda ama daha çok yeni başladığı için ada,allah dediğimi yedirtmesin diyorum.

Tabii şu an ada'da anaokulunun şöyle iyi/kötü yansımaları oldu diyebileceğim bir durum yok çünkü henüz çok yeni,ileride  gözlemlediklerimi yazacağım elbette.

Sözün özü;eğitim şart,anaokulu araştırması bir girdap,en güzeli ver en yakın anaokuluna kurtul bu soru işaretlerinden  sayın annemmm:)))



10 Kasım 2013 Pazar

Ev beni yuttu annemm:))

Olaya  geçmişi özetleyerek başlayayım efenim;yıl 2002,üniversiteden yeni mezun olmuşuz,genciz güzeliz ,almışız diplomayı,hava 1500,hayat önümüzde ışıl ışıl,gel beni yaşa diyor,ister kariyer yap ister yan gel yat ne dilersen onu yap.ben ve benim canım ciğerim  gülom,kariyer yapma hevesiyle  ilk adımını atmış bebenin anası babası misali sevinçle iş hayatına adım atmışız,ben aile şirketinde finanstayım,ciğerim gülom,tv sektöründe,haftasonları gezmeler,alışverişler,yemekler,bitmez muhabbetler.

Hayatımın hiç bir evresinde boş oturmayı sevmedim,üniversitedeyken her yaz staj yaptım,çalışmaya başladım,bu kadarı beni kesmez dedim,yüksek lisans yaptım,fransızca kursuna  gittim,tenis oynadım,buldum hep birşeyler,en olmadı baktım kar kıyamet,evden çıkamıyorum,aldım şişi elime örgü ördüm.(hep söylüyorum cidden amele ruhluyum,kendimi yormaya bayılıyorum,şimdiki aklım olmasa acaba yerimden kıpırdar mıyım?)

Hiç bir zaman uykuya düşkün bir tip olmadım,hafta sonları bile erken uyanır ve tabiiki kuaföre giderdim,ee alışveriş önemli bir iş,gerekli  ihtimam gösterilmeli mantığıyla fönsüz dışarı çıkmadım:))

Tabii bunu yanında,hayatımın 28  yılında mutfağa yemek yemenin dışında uğramadım,18 yaşında çocukluk aşkı olan babamla evlenen annem'in "yaptığın banaysa öğrendiğin kendine"serzenişlerine,allah var yukarda,pek de kulak asmadım.ben eve geldiğimde yemek hazır,çayım sıcak,kıyafetlerim ütülü ve düzenli oldu hep( bu arada bebelere kadar tam bir düzen tutkunu beni ve evimi görün valalhi belediyeye haber verirsiniz,bir el etsınlar diye:))





                        





Bir kaç arkadaşım çalışmıyor o dönemde hafta sonu ne zaman bir araya gelsek sürekli ne kadar meşgul olduklarından,bir günün kendilerine yetmediğinden dem vuruyorlar,"e napıosun peki bütün bir gün?"diyorum
"Mesela dün maniküre gittim,bir önceki gün annemi doktora götürdüm,ondan önceki günde spora"diye uzatıyor da arkadaşım benim aklım basmıyor yani manikür,ort.45 dakikalık bir eylem,nasıl oluyorda kızın bir gününü alıyor diye?

Hatta  tamda o dönem gülse birsel " ev beni yuttu"diye bir yazı yazmıştı tamda bu konu üzerine baya bir  güzel bir yazıydı,google layın bi zahmet:)

Yani çalışan bir kadının,hafta sonu yada iş çıkışı yaptığı işler teferruatken,çalışmayan bir kadın için ciddi külfet  yada mesai isteyen işler haline gelebiliyordu

Derken derken bir gün nişanladım 2008 de ve 4 aylık kısa nişanlılık sürecinde sadece hafta sonları veya iş çıkışı hallettim tüm şu ev ve evlilik  ile ilgili işleri güçleri,organizasyon,ev alışverişi ( bu konuda şunu belirtiyim mutfağımın tüm alışverişini anneme burakmıştım iyiki öyle yapmışım yoksa çıkamazdım bu işin içinden) vs vs.
Düğünümden bir gün önce bile çalıştım,öyle sever-d-im çalışmayı,balayından koşa kışa işe gittim misal yanlış anlaşılmasın tatil iyi hoşta bana göre en güzel tatil 3 gün olandır fazlası sıkar,bayar beni.

Buraya kadar herşey tamam,sen rahatsızsan,rahat sana batıyorsa  banane demeyin bi okun bak sonunda nasıl tükürdüğümü yaladım.

Ben evde  oturamam,otursam da duramam,öyle bir maniküre gidip günümü boş atlatamam,çalışmam lazım yoksa ben ben olamam derken ada doğdu, ve ben durdum,evde kaldım sayın annem,önceleri sıkılmadım zaten kucağımda viyak viyak bir bebe,ben desen lohusayım,kafam bir dünya,adımı unutmaktayım,bir karambolde geçti günler,( esra erol seyrettim uzun süre bayıla bayıla hemde:))
                     





                  




sonra sonra yavaştan bastılar bana,adayı da aldım çıktım dışarı ama çalışmak hep aklımda,ada büyüyecek,ek gıdaya geçecek,bende özlediğim koltuğuma bilgisayarıma koşucam diye hayaller kurarken,tatatataaaaammmm aras efendi geldi hayatımıza,iyiki gelmiş arızam:)), ve işte tam bu noktada  EV BENİ YUTTU sayın annem:)


İlk bir sene zaten hep evdeydim,ne alışverişe gittim,ne tek başıma sokağa çıktım,ya koca kişisiyle yada biraderlerle maaile çıktık dışarı (sağolsunlar onlar olmasa 2bebe kriziyle dışarıda yemek yemek bile imkansızdı) fakat zamanla şunu  hissettim ki dışarı çıkma şansım olsa da (maximum 1saat) çıkmıyorum ,çıkamıyorum!!





                       




Aman şimdi kim giyinecek,kim çıkacak diyerek üşeniyorum,zaten çıksam da hemen arıyorlar,aras ağladı diye çağırıyorlar diyerek kendimce nedenlerim var ve çıkmak istemiyorum.

 O eskiden alışverişe giderken bile fön çektiren kızın yerinde yeller esiyor,dersin ki isaura bende vücut bulmuş ev temizliyor,yemekler pişiriyor,taşırıyor.

Yıllarca uykuyla arama hiç olmamışken şimdi uyku ile kavuşamayan sevgililer  gibiyiz,o bana koşuyor ben ona fakat araya 2 bebem  giriyor:)

Oradan oraya koşturan,şunuda yapayım bunu da diyen sado gitmiş yerine,şurda biraz otursam da boş duvarlara baksam diyen bir zavallı ana konuşlanmış.hele dışarı çıkmak nasıl zor nasıl meşakkatli bir uğraşmış.

Velev ki çıktım dimi dışarı,bu sefer de o iş bir gözümde büyüyor bir büyüyor dersin ki atomu parçaladım,o denli  önemli bir iş  yaptım,insanlığı  kurtarmışım gibi ballandıra ballandıra anlatıyorum.

Misal "bugün  çocukları doktora götürdüm  sonrada adaya aldığım pantolon dar geldi onu değiştirdim ,ama ne trafik vardı çok yoruldum,tüm gün koşturdum,mahvoldum""

Anaaaamm o da ne,işte yıllar evvel yok artık diye güldüğüm o kız vardı ya, şimdi benden onun gibi oldum.bir gününü maniküre vakfeden,sonrada bunun ne kadar önemli ve zor bir iş olduğunu anlatan o ev kadınıyım artık vayy anam vayy ben nooldum??

Bir gün boyunca sadece çocuklara yemek pişirmek,evden çıkmadan vakit geçirmek bana 1sene boyunca  hiç koymazken,bu garüp kısır döngünün,karambol içindeyken  meğer beni ev baya bir yormuş.abartmıyorum,uyumadım hiç,emzirmiyor olsam canım yemek yemek bile istemezdi.

Buraya kadar iyi hoş,ne edersem kendime ederim,oturdum bunaldım,tamam  ama evde oturdukça ben ben olmaktan çıktım,daha yorgun,keyifsiz,tahammülsüz biri haline geldim,böyle olunca haliyle annelerinin bu hali bebeleri de direkt etkiliyor.anne keyifsiz olunca ve herşeye karşı tahammülü azalınca çocuğunda tadı kaçıyor.

 Bunun sebebi basit tabii,hepimizin anne olmadan önce kendine göre alıştığı bir sosyal hayat varken,anne olunca (en azından benim gibiler adına konuşuyorum) balon birden patlıyor,birden bire asosyal oluyorsun,uyumuyorsun,yemek yemiyorsun,telefonda konuşmak bile bir lüks(annem elimden telefon düşmediğini iddia etse de:))ve hatt banyo yapmak,nasıl bir lükstü benim için ilk 1 sene inanamazsınız.zaman içinde tüm neşen keyfin kaçıyor ve bir noktadan sonra bir bakıyorsun bu çocuğuna bile sirayet etmiş.insanoğlu bu,sabrı bir yere kadar,çocuklarına  kıyamassan başkalarına sirayet ettiriyorsun yorgunluğunu,biri bir şey söylüyor mesela,"ne gereksiz bi konuşma"diyorsun çünkü senin anne olarak o kadar çok sorumluluğun,düşünmen gereken o kadar çok şey var ki,başkalarının anlattığı sıkıntılar,günlük koşturmacası sana o an için boş gelebiliyor.



Ne  boş şeylere  takılıyor diye düşünmekten kendimi alamıyordum ki,şunu anladım başkaları içinde benim bu kadar yorulduğum ,üstüne titrediğim annelik müessesi "boş!"yani evet kutsal bir durum,önemli falan filan da deniliyor ki,anne değil misin yapacaksın,ilk anne olan sen misin?,ilk yorulan,ilk uykusuz kalan sen misin ki büyütüyorsun?? Herkes bir şekilde büyümüş işte,ne kadar abartıyorsun!!

Hiçbirimizin niyeti başkalarına kendini ispatlamak,"bak ben ne kadar iyi anneyim"çocuğumu bilmem nerden aldığım bilmem ne unuyla besliyorum"demek değil,hepimiz evlatlarımız iyi beslensin,sağlıklı olsunlar diye uğraşıyoruz,yanlarında ne konuşacağımıza,nasıl hitap edeceğimize dikkat etmeye çalışıyoruz,uyku saatleri düzenli olsun,sosyal çevreleri olsun,spor yapsınlar,okula gitsinler yani keyifli aktiviteleri olsun diye çabalıyoruz,fakat bunları yapabilmek,yetişebilmek,rutin sorumluluklar birde üstüne çocuğun kendi sıkıntı ve kaprisleriyle uğraşmak insana bazen sesli bazen sessiz,bazende başkasına yönelttiğimiz öfkeyle "yeter!!"diye isyan ettiriyor.ben henüz tam olarak başardım diyemem ama şunu farkettim ki insan kendini mutlu edecek birşeyler de yapmassa olmuyor,bu devran dönmüyor.


ahkam kesmek için söylemiyorum,yanlış anlaşılmasın ama eğer mümkünse tabii,anne mutlu olacakki çocuğu mutlu olsun,diğer hiç kimse çocuğu ve psikolojisini,bence, bu kadar direkt yolla etkilemiyor.

Annelik şahane bir duygu,insanın kendi canından,kanından bir varlığa sonsuz kere emek verme isteği,hayatından feragat etme durumu,maddi-manevi elinde ne varsa,bir an kendini düşünmeden,evladın için herşeyi önüne serme gerçeği evet bunların hepsi,hepimiz için geçerli.fakat bir gerçekte şu ki;bizde faniyiz,yani yoruluyoruz,ne kadar herşeye yetişmek istesek de sınırlı bizinde enerjimiz.annelik süper kahramanlık durumu değil yani.


Bir noktadan sonra,uykusuzluk,yorgunluk,sürekli koşuşturma hali, çalışırken en azından haftasonu dinlenmeye,kendine zaman ayırmaya  alışmış ,biz yeni nesil anneleri ister istemez(bazen kabul etmek istemesek de)zorluyor,gergin ve tahammülsüz hale getiriyor,sorumluluk büyük bir de,bir can,bir hayat teslim edilmiş yaradan tarafından ellerimize.


Böyle düşüne düşüne;

şimdi şimdi ufak tefek şeyleri bahane edip dışarı çıkıyorum(mutlaka yanımda min. 1max. 2 adet bebe ile) ve her dışarı çıkışımda,1saat bile olsa,nefes aldığımı hissediyorum,arkadaşlarıma ziplenmiş çay kahve sohbetleri yapsakda-malum hepimiz bebeliyiz,biri otursa öbürü kalkıyor ayağa-inanılmaz iyi geliyor bu bünyeye.

Kimbilir belki bir gün yeniden çalışmaya başlarım ki bu bence kendim için. yapacağım en büyük adım olur-çok çok istiyorum gerçekten çocuklar biraz olsun daha büyüyünce.

Gülo ya  ne oldu derseniz;çocukta yaptı kariyerde:)) herkesi ev yutmuyor buradan anlaşılan:))

Benden tüm yeni annelere,anne olacaklara tavsiye;ne yapın edin ama evde benim kadar çok oturmayın,cidden bu ev  denen mel-un içinde insanı yutuyor.bir dönemim oldu ki-cem yılmaz esprisi vardır ya-ben burdaydım bu evi üstüme inşaa ettiler diyordum inanın.

Kariyer,derseniz ben şu ara pause tuşuna bastım o konuda,böyle bir şansım vardı benim ama çalışamk isteyen,çalışan anneleri bir sonraki postta mutlaka yazıcam ve umarım ilerde bende çalışan annelere kervanına katılıcam.
 Tabii bu çok farklı ve derin bir konu olduğundan,ben önerilerimi sunayım önce;

Günde 1saat akşam olur,öğlen olur,bebeniz uyuyunca(hemen sende yat diyenlerden değilim,ben öyle yapmadım çünkü)dışarı çıkamıyorsanız eğer size keyif veren ne varsa evde onu yapın,yemek yapmak iyi gelir kimine,kimisi televizyona bakarak kafa boşaltır,sen ne yaptın derseniz,ben bulduğum her fırsatta,ya banyo yaptım(inanın acayüp bir lükstü benim için) yada boş boş işler yaptımama şu var ortada bebeler yokken abuk bile olsa boş işler bile kafamı dağıtıyordu benim.

 Velhasıl-ı kelam;Çıkın annem çıkın her fırsatta çıkın ,parka götürün bebeyi,markete gidin ama gidin yani hatta mümkünse 1-2 saat güvenebilceğiniz birilerine yavrunuzu emanet edin, yürüyüş yapın,bi yerde oturun bir çay için,öyle dışarıdaki kalabalığa bakın,dalın,evinizi yavrunuzu özleyip tekrar kavuşun inşallahh;))


Ve de asla benim gibi büyük konuşmayın,atmayın,tutmayın,yıllar sonra bile insanın karşısına çıkıyor  bu lakırdılar diyor,aman tek derdimiz bu olsun diyerek ekliyor,hepinizi ve de yawrularınızı öpüyorum:))


            




9 Kasım 2013 Cumartesi

hayat;bir ilaç ismi :))






Hayat denen bu ilaç kiminde tüm etkisini gösterir;düzenli kullanımda dinç yapar,genç yapar,zihni açar,algıda seçiciliği had safhaya çeker,kararları doğru verdirir,sağlam bastırır,kahkaha attırır,olumlu baktırır,yaraları iyi eder,kabuk bağlatır,gidenin arkasından çok üzülmeyi engeller 'aman canım sağolsun bir daha mı gelicem dünyaya' dedirtir,kariyer yaptırır,zirveye çıkartır,kaybetmeden kıymetini anlatır kısacası,randımanlı yaşatır. 


 Kimilerinde 'yan etkileri' görülür bu ilacın;kaşıntı yapar,kuruntu yapar,algıyı bozar,zihni bulandırır,hayatını karartır,karar vermek zordur geçekten yaşamak bu mudur???pembe mi mor mu diye takılır kalırsın bir mağazada bir stand da ki herhangi bir kazağa saatlerce düşünürsün hangisini alsam acaba???mesele kazak ,ıvır zıvır değildir aslında mesele karar verme güçlüğündür had safhada, niye böyle oldum diye düşünmeye başlarsın ,yan etki midir yoksa hayatın ta kendisi midir sorgularsın?

Sonunda  cevap bulmazsın ama en az 1 bilmedin 2 seneni bu anlamsız sorulara harcarsın,bir bakarsın orta bir noktadasın,öne ,arkaya ,sağa ,sola nereye gitsen acaba?? 

Geçmişe dönüş yoksa geleceğe bakarsın ama şafak karanlık anlarsın.askerlik değil ki bu say say bitsin ,günü gelince çıkıp gidesin,vade koymuşlar hepimizin başına ,günü gelince çekileceksin hizaya :)) 'İyi düşün İyi olsun' 'secret yap kardeş kurtulursun' oldu tek derdim buydu!!!! 


 En mutlu olduğun anda dibe vurursun,kafa üstü çakılırsın mesela,'yok olamaz 'dediğin şeyler olur,'şaka programındayım sanırsın kendini yada bir rüyada.terse döner her şey bir anda,cebindeki para,bir haller olmuş aşık olduğun adama,zam gelmez beklediğin maaşa,ya da yapamamışsındır bu sene sıçrama.hiç beklemediğin anda terse döner bir anda işler.

Beklentilerinin  yerinde yeller eser,zaten hayat,beklentisiz insanı sever,ona gösterir türlü türlü müjdeler.yanlış istikamette seyreder,yan etki görenler,olmamıştır beklenenler,hatta üstüne bir de elindekiler uçup gider.bir çimdiklese de uyansam,yok beni kurtaran,hiç geçmez mi bu yan etki sana karalar bağlatan,geçer ama zaman alır,önce seni adamakıllı kıvrandırır.akıllandırır.

Hiç gözünün yaşına bakmaz hayat,maliyeden beter sorguya alır  ya da tam tersi etki yapar kimi zaman 'batsın bu dünya' mırıldanırken bir anda pembe bulutlar gezmeye başlar başında.,eda misali düşersin aşka,bağlanırsın tekrar hayata,beklersin her gecenin sabahla kavuşmasını heyecanla,ve ulaşırsın hayatında bir anlamda doruğa,geçersin farklı boyutlara,şükredersin ,teşekkür edersin ailene getirdikleri için seni dünyaya,gelir terfin hiç beklemediğin bir anda,çalar ‘ne güzel hayat’ arka fonda,en güzel sensindir çevrende şu anda,o geçen gözüne çarpan sivilce bile kaybolur suratında,bakmalara doyamazsın kendine aynalarda,takdirler toplamışsındır aklınla.


 eh tabi bir de kader var yok sayamayacağımız,'bunu beğenmedim yenisi lütfen' diye atamayacağımız,metafizik filan uğraşmayın boşuna ne yazılıysa onu yaşıyoruz aslında herkesin parmak izi gibi farklı kaderi kimi gülmeye kimi part time ağlamaya endeksli.daha doğarken yazılmış kaderin,sen yapma etme desen de dinletemezsin,ne yazılıysa razı olacaksın kaderine,bağlı kalmak zorundasın o,akıl sır ermeyen,metne.kader de varsa olursun başbakan bile.okumadın mı hiç başarı öykülerinde,şahit olmadın mı köyden alıp çobanı nasıl milyarder ettiğine.sadece azim,çalışkanlıkları mı sanırsan yanılırsın,Yaradan ‘ yürü ya kulum’ demiştir bir de.


Bir yere kadar kadercilikte,yaradan yazmış düşeni nasibine de akıl vermiş sana birde,arada bir başın sıkışırsa,işin düşerse kullan diye.onu da sakın es geçme,paslanmasın arada bir bakım yaptır akülerine,bağlantı yerlerine.geçemeyeceğin olaylar olsa da önüne,bazı şeyler senin elinde,iyi kullan hayatı,aksatma ilacı. 

 Şans faktörü yabana atılamaz,hayat burada da isterse sana katılır isterse katılmaz.kimi düşerken dört ayağının üstüne,kiminin ayağı beş yerden kırılır bir basamak inse.şans önemlidir hayatın içinde ve yine burada bağlanırız metafiziğe,o da değil ki senin elinde,gününü gününü tutmaz,seni sabahtan uyarmaz,nerede rast gider nerede köstekler hiç belli olmaz.

Adamırezil de eder vezir de şakası olmaz.milyonlarca adam varken dünya üzerinde ,seçersin içlerinden bir tane,iyi ya da kötü belli değildir şu halde,kavun değil ki,bakabilesin belirtilerine,şansına,kaderine ,kapılıp gidersin bir bilinmeze.piyango vurur kimine,prense döner adam kondurunca yanağına buse,kimi ise küfür ettirir talihine,bunu bana layık gördün diye.

Hiç belli olmaz sağı solu,bir şaşırtır bir buldurur yolu.bildiğin yol en iyi yoldur,boş ver kestirmeleri,git dosdoğru.yeteneğin vardır misal resme ya da şarkı söylemeye. 

Ama izin alman gerekir önce,mühimdir hayat denen ilacın rastlaman iyi gününe,şansında müsaade ederse kavuşursun paraya,şöhrete,yok izinvermezse,belki satılır,olağanüstü resimlerin sen ölünce büyük müzayedelerde.torunlarına kalır parası,sen gömüldün bir kere,diğer tarafa yapamazlar ki banka hesabına havale. 

 Prospektüsü yok bu 'HAYAT' denen ilacın yani okuyup karar veremiyor insan,azar azar mı başlasam tam ortasına mı atlasam??

En iyisi her şeyi bırakmak akışına uğraşmamak lazım bu ilacın anlamıyla,kimyasıyla..

Yaşamak için sebebe gerek yok,dipsiz bir kuyu,inanılmaz bir macera,kimi zaman aksiyon filmine döner başlı başına,kimi zaman romantizm vurur tavana,kimi zaman ise vurdurur tabana kuvvet yollara,şans eline geçipte,hayat karşına geçip ‘ hadi yaşa bakalım beni’ deyince,yok öyle peşin fiyatına vade farksız on taksitle,hakkın sadece bir kere,bunu düşünmek ,kafa yormak bile çevirir adamı deliye.

Öyle bir ilaç ki bu sulu götürür susuz getirir dereye,iyi değerlendirene ne ala ama değerlendiremeyene acımaz,yok öyle yağma.

Bir anda gönderir azrail denen meleğini tepene,yakalar ensenden ‘hadi gitme vakti geldi’ diye,sen istediğin kadar debelen bir vedalaşsaydım sevdiklerimle diye..

Böyle de acımasızdır,tanıştırır şaka sandığımız,hiç umursamadan yaşadığımız gerçekle.o yüzden kimseye karşı hoyrat olma dedim ya geçen seferde.feleğini şaşırtır adama türlü aksiliklerle,araban bozulur olmadık yerde,gecenin bir vaktinde,adam seni terkeder gider ,sen beklerken evlenme teklif edecek diye.her şerrinde bir hayır gizlidir,sonradan çıkar gelir,boşuna üzülmüşüm dedirtir.ama bunu ancak şükretmeye bilene gösterir. bilmezsen eğer döndürür adamı bahtsız bedeviye,hem de hiç bakmaz iyi niyetine,tatlı sözüne,ilacı yuttun bir kere...

 Hoşgeldin hayatın gerçek yüzüne.

Çok fazla hırpalamaması dileğiyle.

6 Kasım 2013 Çarşamba

annem bindirsin,annem indirsin,annem atsın,annem tutsun,annem yutsun:))

Aslında bu iş nasıl başladı gayet farkındayım fakat ne ara buralara kadar geldi o bölümü kaçırmışım ben. Yani ada doğduğundan beri her işin ben hallettim evet çocuk buna alışarak büyüdü,yemeğini ben yedirdim,altını ben değiştrirdim,ben oyun oynadım,hep ben uyuttum(hepimizin yaptığı işler işte) ben yoksam annem yaptı bunları (fena halde anneanneci bu sebepten:))kardeşi olduğunda da bu durum pek değişmedi,kalabalık aile faktörü sağolsun yine ben yaptım herşeyi,5 dakika aralıklarla aras ya kucak değiştirdi ailede,çok kriz anlarında ise her ikisini birlikte götürmeyi başardım işte bilmiyorum nasıl ama oldu.belki tasavvur etmek bazen zor ama,dünyayı kurtarmadım sonuçta  aynı anda 2 çocuk uyutulabiliyor-bazen teki bile inadım inat uyku sana haram anne diye dolansada-veya 2 çocuk aynı anda kucağa alınabiliyor-imkansız değil tabii ki onu da demeye  çalışmıyorum, ilk 2bebe aynı anda büyüten anne ben değilim ya ama işte ateş düştüğü yeri yakar ve 5 parmağın 5i 1 değil atasözlerini birleştirerek şunu söyleme çabasındayım; kolik bebek olunca bebenin biri, hayat sanıldığından daha zorlaşabiliyor öteki bebe için.


Ada yine de zarar görmeden,yine annesi tarafından tüm ihtiyaçları giderilerek  vs.büyüdü diyebilirim(allahım büyüyen bebeye bak henüz 3 yaşında:))fakat ne olduysa film 2 yaştan sonra koptu,adanın dilinin freni patladı,fena halde konuşan ve hatta bize laf yetiştiren bir bebe haline geldi ve ne olduysa ondan sonra oldu sanırsam.

Herşeyi benden talep eder hale geldi ada,kimseyi istemez oldu,başlarda bu derece değildi zaten,annem yedirsin,annem uyutsun falan filan derken ne ara biz,annem bindirsin,annem indirsin,annem atsın,annem tutsun,annem yutsun durumuna geldik vali bey??

Şimdi vereceğim örneklerde bahsedilen bebe,3 yaşında olup,olay tamamen gerçek kişi ve kuruluşlardan alıntıdır,bilginize;

1) annem arabadan indirsin (bindirsin)
2)emniyet kemerini annem taksın(müsaade buyurursanız şu  ara 8 parmaklıyım,sol elim haşat ve ben solağım!o yüzden bu olay beni zorluyor yoksa emniyet kemerini takmakta ne var??)
3)tuvalete annem götürsün(buna tamam çocuğu hep ben götürdüm ona alıştı hadi)
4)annem yıkasın beni( yan senin bir baban var yawrum 2 çitilese eline mi yapışırsın?)
5)ışığı annem kapatsın( çok pardon ama oha!dedim ben burda bebeleri unutup)
5) yemeği annem ısıtsın ( hadi buna eyvallah)
6)ayakkabımı annem bağlasın (ya parmaklarımı da geçin ama ne zaman adanın ayakkabılarını bağlamak için yere eğilsen garibim aras kucağıma gelmek için hamle yapıp adadan "ya allah"nidalarıyla tekme yiyor,yazık değil mi düşene bir tekmede ben mi atam?)
7) mandalinayı annem soysun( biride annem yesin demez zaten nankör dünya!)
8)çamaşırı makinaya annem koysun!! (Daha önce isaura olduğumu söylemiş miydim??)
9)sehpayı annem getirsin(yardımcımız önüne koyunca sehpayı yere itiyor tööbeler tövbesi)
10)tabakları annem makinaya koysun(ya yazık baa ama lütfen!)
11)annem kucağına alsın beniiii!! (Ada 3yaşında ve maşallahı var)


Bu örnekleme inanın uzar gider,yani daha şu an aklıma gelmeyen öyle absürd istekleri var ki adanın,ben bazen kendine hakim olamayıp,o an "yok artık ada!"diyorum ya mandalinanın kabuğunu bile ben çöpe atıcakmışım!!anladık tamam anayım,kara yamalıyım da bu ne??bu artık bildiğin işçi haklarına bile aykırı bir çalıştırma sistemi içinde,analık kisvesi altında köle muamelesi görüyorum bence:))

Şaka bir yana,ama bu örneklemelerde gram abartma yok hatta diyebilirim ki bunlar sadece şu an aklıma gelenler,ve adayı tanıyan çoğu arkadaşım su an "yok canım ada mı bunları yapıyormuş? Şeker gibi bebe"diyorlardır fakat bu bebe milleti, genelde pençelerini analarına hane içinde çıkarmayı akıl edecek kadar zeki,folik asit bebeleri:))

Bu durum gözlemlediğim kadarıyla çoğu 3 yaş bebesinde yaşanan bir durum,pedagog arkadaşımı konuştuğumda, o da normal,üsteleme ama adaya kendi başına birşeyler yapabileceğini,başarabileceğini de empoze etmeye çalış fazla zorlamadan,dedi.

Bende çok üstünde durmadım zaten,zaman zaman çok yorucu olması ve tahammül sınırlarını zorlayıcı olması dışında sıkıntı yoktu, üstelemedim,tamam dedim dedim fakat ada bir zaman sonra sitemlere  başlamaz mı?!!

Not;kişisel olarak sitem eden insanlara gıcık olmuşumdur ki allah başıma verdi hemde en ağdalısından sitemkarını:))

Şöyle ki;misal ada gece uyanıyor,babası adayı odasından almak için gidiyor,ada basıyor çığlığı "hayıııırrrrr annem gelsinnn!!!"kalkıp odaya gidiyorum,ada bana dönüp direk"beni almaya neden sen gelmedin???"diye net şekilde hesap sormanın dışında birde üstüne üstlük ağlamaya başlıyor,adayı ikna edip susturmak biraz zaman alıyor haliyle.

Yada mutfaga geliyor,yardımcıyı ocak  başında görünce,basıyor bana azarı,hani yemeği sen ısıtıcaktın anneeaaa!!! Şimdi ne desem ne yapsam,bahanelere sığınsam,çocuk yalana alışır net olun az kelimeyle doğruyu anlatın diyorlar,sığınmasam ocağın başında değilsem o yemeği ısıtan ben olmuyorum diye azar işitiyorum onu da geç birde adayı sakinleştirmek için uğraşıyorum.

Artık canıma tak etmek noktasına geldi bu durum,anneler genelde zaten yorgun uykusuz oluyor(istisnai
 durumlar kaideyi bozmaz diyerekten genelleme yapıyorum)bide üstüne habire o ağlama krizinden öbürüne giren,sana sitem ettiysem sitem sevgiden doğar melodisi eşliğinde her bulduğu sebebe ağlayan bir bebe gerçekten hayatı çekilmez hale getirebiliyor.

Tam terrible two bitti,3 yaş geldi derken durup dururken o kadar saçma sebeplerden ağlayabiliyor ki ada bazen işin içinden çıkamıyorum cidden.
Ama beni asıl yanlış bişeyler mi var diye kara kara  düşündürten,adanın kardeşine durup duruken vurması ya da "salak "gibi kelimeler kullanması oldu.ada şu an için kontrol altında bir çocuk,tabiiki yeni başladığımız anaokulunda arkadaşlarından öğreneceği doğrular kadar yanlışlarda olabilir ama şu anda söylediği kelimenin yanlış olduğunu ona anlattığımızda kelimeyi direk "salam dedim anne "olarak çeviriyor(ben kimle dans ediyorum ya??)

Kardeşle arayı nasıl düzeltmeye çalıştığımızı başka bir postta yazacağım ama beni en çok düşündüren arasa karşı negatif tutumu ve bu konuda ısrarlı oluşuydu.bu sorunları üstüste koyunca ben çıkamadım sen çık dedim  ve pedagog arkadaşımı olaya dahil ettim,özetle;

Öneri1; adaya ufak ufak sorumluluklar ver,takip et ama asla bunu ona hissettirme(örn; adacım bu eşyaları odana götürüp dolaba koyar mısın?)

Böylece çocuk,annesinin gözünde önemli olduğunu,annesinin onu önemsediğini ve görevlendirdiğini hissedermiş

Öneri 2; çocuğa verdiğin görevi yerine getirebileceğine dair onu yüreklendir,cesaretlendir( ver gazı,ver gazı:)) örn; adacım sen bu konuda çok başarılısın,senin başarabileceğini biliyorum,sana inanıyorum.

Öneri 3; yapamadığı,başarısız olduğu durumlarda çocuğu asla tenkit etme 

Öneri 4: bazı durum ve şartlarda oluşan ağlama krizlerinde çocukla asla inatlaşma,konuyu uzatma,çocuğun dikkatini başka bir yöne çek (örn: hadi birlikte kurabiye yapalım,gibi çocuğun yapmaktan keyif aldığı şeyleri hatırlat ona.)

Öneri 4: çocuk hoş olmayan bir kelime sarfettiğinde (bizde "salak")üstünde durma,ne kadar yanlış bir kelime!gibi cümlelerle çocuğu tenkit etme,duymazdan gel!genelde çocuklar için-eğer ebebeynler tarafından sıkça kullanılan kelimeler değilse,alışkanlık haline gelmemişse-bu tip kelimeleri dikkat çekmek kullanılan bir oyuncak gibi.

Tabii şu da var,ada ile ilgili kimle görüşsem,öğretmen,pedagog hep aynı şeyi duyuyorum,ada çok naif ve gözlemci bir çocuk(bedenen değil ruhen:))yani ada önce ortamı inceleyip,adapte olan ve kimseyi rahatsız etmeyen bir çocuk(aras hariç) ama bu tip davranışları sergilemesinin sebebi farklı pedagogoumuza göre;

1) geçiş dönemi (3 yaş böyle adlandırılıyormuş,hoşçakal terible two,merhaba adı batasıca geçiş dönemi)
2)kardeş terörü:) (ada bir dönem arastan baya bir şiddet gördü bu gerçek tabiiki aras ablasını canını bilerek yakmıyordu onun,konuşamadığı için tek iletişime geçne yolu ablasının elindekin çekmek suretiyle almak
3)yeni bir dönem(anaokuluna henüz başlamış bile olsa,ada bu komuda evdeki konuşmalarından bile etkilenebiliyor yani ben okula ne zman gidicem,yada gitmek istemiyorum diye tepki verebiliyor.)



Şimdi adaya sorumluluklar veriyoruz,zaten 1.5 yaşından beri kendi yemeğini kendisi yiyor döke saça bile olsa,bunun yanında bana yardım etmek çok hoşuna gidiyor misalen,mutfakta irşeyler yapmaktan çok hoşlanıyor(tabiiki ufak tefek şeyler,oyuncağını yerine götürür müsün,masaya kaşık koyar mısın?kurabiye yaparken bana yardım eder misin? gibi..)

Kardeşle ilgili ciddi gel-gitleri var adanın yani bazen çok seviyor,sarılıyor ama genel anlamda pekde haz ettiği söylenemez.
Okula başladık,adaptasyon evresindeyiz,kötü diyemem ama tam olarak sevdi yada sevmedi diyemeyecek kadar erken bu konuda.beklemedeyim merkez:)

Ada'nın bazen sarfettiği "salak"sözcüğünün ben ona ne kadar yanlış birşey olduğunu anlatmaya çalıştıysam,ada da o kadar çevirdi kazı yanmasın diye,tam salak diyor,benim duyduğumu anlayınca "salam dedim anne"diyerek çeviriyor,baktım ben ne kadar anlatırsam anlatayım,pedagog arkadaşımın söylediği gibi dahada bir fazla zikreder oldu,bende duymazdan geliyorum,üstelemiyorum bakalım ne olacak?

Terrible two,geçiş dönemi derken bazen insan fazlasıyla bunalabiliyor ama bunlar çok güzel evreler ve böyle çocuklarım olduğu için şükrediyorum( şu an uyuyorlar o sebepten bu satırlar fazlasıyla duygusal:))

Tabiiki her anne dönem dönem bunalıyor,kimi çocuk yemiyor,kimisi uyumuyor,dönemleri tutuyor derken hepimiz aynı şeyi diliyoruz aslında; büyük aşk yaşıyoruz evlatlarımızla,allah taş değdirmesin ayaklarına:))

Gelişmelerden sizi haberdar edeceğim,beni takip edin anacığım:))

5 Kasım 2013 Salı

"Bulgurun Halleri" bir harika dostum:)

Bugün öyle bi yerdeydim ki sıcağı sıcağına yazmak istedim,çünkü o kadar sıcak ve samimi bir mutfağa konuk olduk ki,yenen yemeklerin lezzeti bir tarafa,pişirenlerin güler yüzü,içtenliği,samimiyeti müthiş bir enerji yaymıştı etrafa:))

Refika Birgül,Ntv Mucize Lezzetler programının yapımcısı,yemek kitabı yazarı..Nursen Doğan ise,annelerin çoğunun tanıdığı ve sevdiği  blogcu anne elif doğan'ın kayınvalidesi:)ama ne kayınvalide,Allah herkese böylesini nasip etsin:))hem becerikli,hemde güleryüzlü şahane bir kadın:)

Bu 2g hamarat  kadın birleşmiş "Bulgurun Halleri/Refika'nın Mutfağında Pişen Kitaplar"ortaya çıkmış,iyi ki de çıkmış diyorum ben.

Ben zaten bulgur aşığıyım,bizde bulgurun her hali sevilir,iç anadolu insanıyız ne de olsa:))
 
Muhteşem boğaz manzarası,sıcacık hava ve aydınlık mutfakta yapılan sıcak sohbet bir yana,bulgurun halleri  bir harika dostum:))

Fellah köfte,içli köfte,daha önce hiç tatmadığım ıspanaklı içli köfte ve bilimum bulgurun çeşitlerini tadarken fena halde kaybettim kendimi:)

Birde üstüne çekilişte,bu muhteşem kitabı kazanınca değmeyin keyfime,dedim ya zaten bulgurun her halini severim ama  bilmediğim ne çok bulgurlu yemek varmış dedim eve gelip kitabı inceleyince:)

Az az aktarmak istiyorum bulgur tariflerinden aslında;

Kitap,"başlangıçlardan tatlılara bulgurlu tarifler diye başlıyor"

Hadi canım bulgurlu tatlı mı olur diyorsanız işte buyrun:)

ÇİKOLATALI BADEMLİ BULGUR HELVASI
Malzemeler;

1su bardağı çok ince köftelik bulgur
1 çorba kaşığı badem
2 çorba kaşığı kakao
50 gr.siyah çikolata
3 damla badem aroması
2 su bardağı şeker
2 su bardağı su
3 çorba kaşığı tereyağı
1 tutam tuz
Servis için sade veya bademli dondurma

Yapılışı;

Şekeri su ile bir tencerede eritin,1 dakika kaynatın,ateşten alın.bir kenarda bekletin.

Tereyağını bir tencerede eritin,bulguru ilave edin.çok hafif ateşte 20 dakika açık kahverengi oluncaya kadar kavurun.incecik doğranmış,badem,kakao,çikolata,şeker şurubu ve tuzu dikkatlice ilave edin.hemen tencerinin kapağını kapatın ki yüzünüze ve etrafa yağ sıçramasın.2-3 dakika sonra tencerenin kapağını açın.Badem aromasını ilave edin.karıştıra karıştıra 2-3 dakika daha pişirin.Ateşten alın,tencerede 15 dakika dinlendirin.

Kaşıkla şekil verip servis tabağına alın veya dondurma ile servis edin:)


Ben bu tarifi denemek istiyorum,merak ediyorum bulgur ve çikolata birleşince nasıl bir tat çıkar ki?

Kitaptaki tarifler şahane,sanki annem yazmış gibi hissettim bir an,niye derseniz,mutfak tartısına ihtiyaç olmadan tarif kitabı anlamak zor bu dönemde,tarta tarta gram gram veriliyor ya tarifler,halbuki bu kitapta nunu( nursen doğan)tam da annem gibi vermiş tarifleri,bardakla,kaşıkla ölç karıştır gibi:)


Dedim ya zaten bulguru severim yalnız bu kitabı inceleyince daha bir meraklandım,yemek iyi güzelde beni bulgurlu bir sürü tarif şu an mutfakta beklemekte:) pişirip,taşırasım,konu komşuya dağıtasım geldi tutmayın beni lütfen #bulgurunhalleri bu bünyeyi fena gaza getirdi:))


4 Kasım 2013 Pazartesi

Playdate etkinlikleri hız kesmeden devam ediyor:)

Daha önce katıldığımız playdate etkinliklerinden bahsederken ne kadar keyif aldığımdan ve sevgili meltem'in-nam-diğer kokoshanne'nin-bu etkinlikleri ne kadar samimi ve heyecanla organize ettiğini anlatmıştım.


 çocuklarla sık sık dışarı çıkıyoruz ve çocuklara yönelik bir sürü etkinliğin içinde bulunuyorum fakat Playdate kadar keyif aldığım,gerçekten arkadaşlarımla rahatlıkla vakit geçirirken,çocuklarımında aynı zaman diliminde keyifli vakit geçirdiğini gözlemlediğim,bu kadar ismi ile müsemma bir organizasyonun içinde bulunmadım henüz,biz çok seviyoruz playdate günlerini:))

 Meltemi gerçekten tebrik etmek lazım,bir annenin halinden de ancak anne anlardı zaten diyor ve 3.playdate etkinliğini anlatmaya başlıyorum; 

 Çocuklar ve ebeveynler için etkinlikler düzenleyen ilk platform olan ve Hürriyet Aile desteği ile yoluna devam eden PlaydateTurkey, 3. etkinliğini Kids Music Class’ta gerçekleştirdi. Çocuklar güneşli bir sabahın keyfini Kids Music Class’ın açık hava oyun bahçesinde çıkardıktan sonra ebeveynleri ile birlikte yaş gruplarına göre müzik sınıflarına girdiler. 0-3 yaş grubu çocuklar ritim atölyesinde anneleri ile müzik eşliğinde dans edip, perküsyon müzik enstrümanlarıile ritim tutarken 3-6 yaş grubu çocuklar keman, bateri ve piyano derslerinde kendi becerilerini keşfetme şansı buldular. 

Etiler Müzik Okulu’nun kurucusu Ahu Kahraman Yıldırım küçük bir piyanodinletisi verirken çocukların yüzündeki heyecan görülmeye değerdi. Aktiviteler sonrasında acıkan çocuklar Etiler Müzik Okulu’nun hazırlamış olduğu lezzetli ikramlarla karşılaştı. Aptamil mamadan, meyveli yoğurtlara kadar her detayın düşünüldüğü öğle yemeği sonrası bahçede Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı mezunu piyano, keman eğitmeniİrge Sezer ile “Müziğin Çocuk Gelişimine Faydası” konulu bir söyleşi yapıldı. 


Etkinlik sonunda ise çocukları Doğan EgmontYayıncılık’ın çıkarttığı Klasik Müzik Masalları Serisi’ndenCD’li Mozart Kitabı ve Teknolojik Anneler’inAndroid/iPhone uygulama hediyesinin bulunduğu bir sürpriz hediye çantası bekliyordu.

 Fotoğraflar: Sezin Kenet

 PlaydateTurkey günlerine katılmak ve etkinliklerinden haberdar olmak için http://playdateturkey.com ‘daki üyelik formunu doldurabilirsiniz. Sosyal medyada PlaydateTurkey: http://www.facebook.com/PlaydateTurkey Twitter: @PlaydateTurkey Instagram: @PlaydateTurkey 

Etiler Müzik Okulu İletişim: Adres: Cengiz Topel, Açıkalp Sok. No: 3 Etiler / İstanbul 0212 287 56 66 www.etilermuzikokulu.com



2 Kasım 2013 Cumartesi

Yardımcı dediğin ateşten bir kor,ne çektiğimi gel bir de bana sor:)

Bu konuda değil 1post,dosya açsam hatta kitap yazsam yeridir sayın annem,düşünki bu konuda benim başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.zaten hep söylüyorum şahane bir şansa sahibimdir bu konuda nerde absürdü nerde köylü kurnazı nerde ruh hastası var gelir beni bulur!çekiyorum resmen mıknatıs gibi.

Şimdi şuradan  başlayayım hikayeme,ben zaten hafif amele ruhlu bir vatandaşım,yani misal bir cafedesiniz,yardımcı oturup bişeyler içerken anne eğer 2bebesi arasında sıkışmışsa bi dur bi yüzüne bak o annenin?o kişinin ben olma olasılığı %100,çocuğun altı değişecek değil mi?hangi aklı başında kadın sen dur ben değiştirirm der?heh o da benim!peki bir soru daha?hangi normal anne, çocuğun yemeğini ben yediricem diye tutturur? Ya işte çocuk bu kimin yedirdiğini boşver doysun yeter değil mi?

Şöyle bir düşününce ben çok normal değilim ki bana gelen neden olsun??

Ada yeni bebekken haftada düzenli gelen türk bir bayan vardı,temizliğini yapar çeker giderdi!ooohhh ev ondan sonra benimdi,ben zaten evde çalışan yatılı sevmeyen bir tipim yani rahat edemiyorum,herkesten  önce onun yemeğini derdine düşüyorum,yemek ye,çay iç,meyve diye yardımcını ağırlıyorum!!o da beni yoruyor açıkçası o yüzden de istemiyorum.mecbur kalsan öyle bir yatılı tutarsın ki diyorsunuz dimi,mecbur da kaldım 18 ay arayla 2 bebe diyorum size daha ne diyeyim,ben ne yaptım?gittim anneme yerleştim yine yardımcım,yada habire değişen yardımcım demem daha doğru,sabah anneme geldi akşam oradan gitti,ne mi yaptı?ütü!yemek ısıttı!arkamızdan oyuncakları topladı!kadıncağızında suçu yok,çünkü 2bebede "anneeeeaaa"die ağlıyordu.yardımcı  ne yapsın bu durumda öyle dikiliyordu tepemizde.


Neyse başa dönmek  gerekirse.arasa hamileliğimin 8. Ayında artık haftanın 6 günü bir yardımcı tutmaya karar verdim(koca kişisi dahil herkesin,delirme yatılı al,ısrarlarına rağmen,istememem  diye haykırdım)

Kısa kısa geçeceğim ve ilk aklımda kalanları yazacağım çünkü 1yıl içinde tam 11yardımcı değiştirdim!!!abartmıyorum tam 11!!!görüşmeye gelip,tamam deyip,ilk iş günü gelmeyenleri  saymıyorum bile!!

İlk yardımcımın tek kulağı sağırdı,8 aylık hamileyim,adayı dizimde uyutmuşum,angela içerde iş yapıyor,angelaaa angelaaa diye bağırıyorum ki gelsinde adayı yerine yatırsın diye anam kadın duymuyor ya beni!!! Sonunda ada benim bağırışlarıma uyanıyordu o derece!!fakat angelanın hakkını yemiyeyim çok güzel yer siliyordu yukarda allah var.


2. yardımcım,1hafta çalıştıktan sonra "kocam çok kıskanç" diyerek işi bıraktı,hayır kimden kıskandı adam karısını onu da bilemiyorum,yardımcının sabahtan akşama gördüğü erkek,aras!!

3. Yardımcım,1hafta çalıştıktan sonra "ben rahatsızım,arada bayılıyorum,aras kucağımdayken bayılıım diye korkuyorum"diyerek işi bıraktı gerçi o böyle söyleyince bende korktum,yalan mı doğru mu bilemiyorum,ama ya doğruysa diye düşünüp korktum  işte.

4.yardımcım,ilk iş günü sabah örgüsüyle gelmiş(sonradan anladık),akşam hadi görüşürüz dedi,ertesi sabah sonya yok!!ara tara,sonya yok!!!meğer örgüsünü filan bırakıp kaçmış kadıncağız canını kurtardığına şükrederek:))

5. Yardımcım,babannem tarafından burnuna  bir madde (kına gibi)birşey çekerken görülmüş,biraz sorgu sual edince "sigara gibi bişey zararı yok"diyerek itiraf edip,benim tarafımdan kapı dışarı edildi!!

6. Yardımcım tam 1ay çalıştı!!!evet yanlış okumadınız tam 1ay!!fakat maaşını aldığı akşam bir mesaj gönderdi bana. "Abla ben ailevi sebeplerden işi bırakıyorum,hakkını helal et" başımdan aşağı kaynar sular döküldü o an sayın annem!neye uğradığımı şaşırdım,tam oldu bu iş demişken tam herşeyi öğretmişken,buzluktan çıkarılan sütü nasıl ısıtılacağı,vs gibi ıvır zıvır işler,kız çat dedi bıraktı beni!! Sonradan annemin yardımcı sayesinde öğrendim ki beni sevmemiş!!!ben sevmeyen ölsün diyerekten yoluma devam ettim(tövbe tövbe hayır sevilmeyecek insan mıyım ben?)

7. Yardımcım,beni ve çocukları çok sevdiğini fakat ülkesinde oğlunun hastalandığını ve gitmesi gerektiğini  söyleyerek işten ayrıldı!bu kıza çok üzülmüştüm hatırlıyorum-hatta bir tek bu kıza üzüldüm-neden derseniz gerçekten sevmiştim ve bizi sevdiğini hissetmiştim.


Bu 7. Ve 8. Yardımcım arasında tam 1ay yardımcısız kaldım ,köküne kıran girdi sanki geliyorlar görüşüyorum  tamam diyoruz,anlaşıyoruz,ertesi gün bekliyorum ki gelecek diye,yok gelmiyorlar,hayır biri bana şaka mı yapıyor diye düşünmedim değil yani bu kadarda  üst üste olur mu?sanki hepsi anlaşmış gibi belki 7-8 bayan anlaştıktan sonra işe gelmedi!!

Bu arada annemin yardımcısı,babannemin yardımcısı  gerçekten bana yardım ettiler yani o dönem annemde olmasaydım çıldırırdım heralde,ana ocağı gibisi yok gerçekten.


9.yardımcım,çalışmaya başladıktan tam 1hafta sonra oğlumun eline sticks çikolata
 verdi ve benim tarafımdan yallah edildi( aras  o zaman 8 aylık!)

10. Yardımcım genelde,babannemle oturup esra erol seyretmeye bayılıyordu ,iyi de bir bayandı fakat başta da söyledim ya çocuklarımın herşeyine ben karar vermek isterim ve bunada saygı bekliyorum,kendisi "aaa bende çocuk büyüttüm bana nasıl çocuk uyutacağımı anlatma"demek suretiyle bana çemkirdi,tarafımdan pişman edilip gönderildi.

11.ve şimdi yardımcıma gelince,kendisi 6 ay içinde 2 kere maaşını aldığı akşam işi bırakma mesajı gönderdi,aradım zam yaptım geri döndü!!diyebilirsiniz ki neden?mecburum o yÜzden!!ada büyüdü,çiş,tuvalet,emzik,şu bu derken eskisine nazaran daha fazla mesai istiyor,aras büyüdü insna seçiyor,yemeğini benim yedirmemi istiyor ve benimde çocukların tanıdığı bir yardımcıya ihtiyacım var,yani yardımcım evdeyken sadece ortalığı toparlıyor,yemeği ısıtıyor,yada çocuklarla oyun oynuyor benim zaruri bir işim varsa ama bu kişinin habire değişmesi çocuklarıda ambale ediyor belli bir yaştan sonra.

(Şaka maka hepsinide az çok hatırlıyormuşum:))

Şu anki yardımcım yemek yapamıyor(merak ettim bir gün sordum,sizin evde yemekleri  kim yapıyor?  diye? kocam(!)  dedi dahasını sormaya dilim varmadı!birde anlatıyor ki kocasını vallahi şöyle kadın olamadım ona yanıyorum)

Çok mu memnunum?hayır ama dimyata pirince  giderken evdeki bulgurdan olurum korkusuyla kıpırdayamıyorum,yerim dar,sayın annem:)

Tabii özeleştiri yapmak gerekirse,ben çocuklar söz konusu olduğunda biraz disiplinliyim yani bana sormadan birşey yedirmeyin,uyutmayın vs.diyorum ve demektede kendimce haklıyım,alın işte bir tanesi çocuğun eline çubuk çikolata verdi!!ya o an görmeseydim ,8aylık çocuk o çikolatayı yiyebilir mi?!!boğulur allah korusun!

Diğer konularda,temizlik vs. Hatayı kabul edebilirim ve titiz olmama rağmen,ediyorum da çünkü eldeki bir kuş boş  daldan iyidir diye bu ünlü deyişi revize ediyorum,anlayın siz:))

Sonuncu yardımcıma kadar min. 1gün-max. 1ay çalıştı bana gelen bayanlar.

Peki ben ne bunca değişen yardımcıdan ne bekliyordum;

1) güler yüz
2) çocuk sevgisi
3)temiz olması ( kokan bir insana çocuğumu tutturamam ve tutturmadım,öyle bir hikayem de var ya:()
4) güvenilir olması
5)hızlı olması

Aslında bunları  arka arkaya yazınca bir insanda olması gereken  özellikleri aramışım ben.

Yardımcılar benden ne bekledi;(bence)

1)tv seyrettirmemi
2)sürekli çalan telefonlarını  duymazdan gelmemi
3)1tanesi ev sahibine beni kefil yazdırmak istedi,izin vermedim diye işi bıraktı,şimdi hatırladım.
4)bir sürü işten kaytarma durumlarını görmezden gelmemi 
Vs vs...

Ben bıktım sayın annem cidden bıktım,yani yeminim var,aras anaokuluna başladığı gün,seçme şansım olduğu gün,haftada 3gün sadece ev işi için bir bayan ayarlıycam,gelsin gitsin  vallahi bıktım ben bunlardan.

Telefonum,yardımcı,ex yardımcı ve ajans teelfonlarıyla doluydu ki allahtan telefon kendine reset attı.
Yalnız şu yardımcı olayından çıkardığım ders şu ki;senin çaresizliğini anladıkları an sinekten yağ çıkarır gibi,ne koparırım derdine düşüyor bu sektör çalışanları ve maalesef benim durumda öyle.


Bir başka yönden,acayip bir stres yaşıyorum her maaş günü sonrası,ya gelmezse diye!!hayır inanın hayatımda alkol kullanmadım,o akşamlar 2 kadeh parlatasım geliyor,o derece efkar basıyor,saatleri sayıyorum,gözümü telefondan alamıyorum.


Genelleme yapmak istemem,çok uzun süre,gayet iyi niyetle,gerçekten var gücüyle çalışan görmedim mi gördüm(maria diyeceğim beni tanıyanlar anlayacak,başka bir yardımcı postunda anlatacağım onu da) fakat işte 1tane!!bunca eleman içinde sadece 1tane!

Velhasıl sayın annem,allah mecbur etmesin kimselere hele çocuk için aman allah korusun diyor güç kuvvet sabır diliyorum.

Allah hepimizi iyilerle karşılaştırsın ne diyeyim:))






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...


Special design for Ada ve Aras ile Hayat by GeCe